12 Temmuz 2016 Salı









                              SURİYELİLER GİTSİN Mİ ?                                                      

  

        Selamün Aleyküm ,

          Son günlerde ülke gündemini kasıp kavuran Suriye’li mültecilere vatandaşlık verilmesi hakkında ki gelişmeleri epeyce bir dikkatlice takip etmeye çalıştım.Siyasilerden ziyade halkın,sokağın ne dediğini takip etmek benim için daha önemli bir olaydı.

          Öncelikle fikrimi söylemek isterim ki ;Vatandaşlık gibi 80 milyona yakın insanı ilgilendiren bir meselenin bu kadar kolay bir şekilde ben yaptım olduğa getirmek son derece yanlış bir durumdur..Bu ülke salt % 52’den oluşmuyor..Siyasi görüşler farklı olsa da bu gibi kararlarda tüm kesime söz hakkı düşer..Bu işin çözümü referandum gibi duruyor..

            Vatandaşlık meselesinin İsrail ve Rusya  normalleşme süreçlerinden sonra gelmesi ve Sn.Başbakan Binali Yıldırım’ın Suriye'de artık savaşın durması gerektiği açıklamalarından sonra gelmesi beni bir hayli düşündürdü..Ben bu olayın ‘’OY’’ meselesi olmadığına eminim..Bu tamamen değişen dış politika ile ilgili alınan bir karardır..Bunu buradan söylemem bir komplo teorisi olarak gözükebilir..Bu konu hakkında söyleyeceğim husus Esed gitmeyecek ve haliyle mülteci durumunda olan Suriyeli’leri geri istemeyecektir..

          Yalnız olay son günlerde çok değişik boyutlara taşındı açıkca söylüyorum Irkçılık yapanlar bir hayli arttı..Ağır bir itham belki ama bunun başka bir adı yok..Kimi Suriyeliler neden çocuk doğuruyor diyor,kimi Suriyeli’ye su,ekmek yok diyor..ve genel tabir Suriyeliler ülkemizden gitsin..Vatandaşlık meselesine karşı çıkman senin en temel hakkındır buna kimse karışamaz..Lakin iç savaş olan bir ülkeden mülteci olmuş insanlara bunu demeye ne benim ne de bir başkasının ne hakkı var ne de yetkisi..Gördüğüm kadarıyla insanların gözünü kin bürümüş..nasıl bir anda bu duruma gelindi anlamak çok güç..Ortalığın karışması için bir kıvılcım yetecek gibi..Tabi verilen tepkinin sebeplerini incelediğimiz de devletimizin kendisine düşen görevi yerine getirmediğini görüyoruz..Bu yazıya bundan sonra maddeler haliyle bu sebeplerden bahsederek devam edelim.


1-Temel sıkıntılardan birisi dükkan açan Suriyelilerin vergi vermemesi,belediyelerden ruhsat almaması..Ve kaçak sigara satışına göz yumulması..Devlet buna nasıl müsaade eder bunun izahı yok..Eğer ki dükkan açacak seviyede ise kazancıda varsa vergi verecek..Vatandaşın asgari ücretinden bile vergi alınıyorsa çok değil bir kanun düzenlemesi ile bu meselede halledilir..ki kanun düzenlemesine de gerek yok..Dar mükellef sayılabilirler ilk aşamada..


2- Suriyeli erkeklerin sanki ülkelerinde iç savaş yokmuşcasına,mülteci değilmiş gibi hareketleri toplumda onlara karşı bir anti-pati oluşturuyor..En son Florya sahili olayı tam bir fiyasko..Oradaki insanların aslında derhal sınır dışı edilmesi gerekir..Bu zihniyetteki insanlara bu ülkede yer olmamalı..Devlet bunun için sahaya inmeli Suriyeliler ile ilgili bir dernek,STK oluşturmalı ve böyle davranılmaması gerektiğini bu insanlara iletmeli..Bu gerçekten çok sinir bozucu bir durum..


3-Devlet ,Suriyeli gençlerin ucuza çalışmasının önüne geçmeli..Bununla ilgili derhal yasal düzenlemeler olmalı..Özellikle benim yaşadığım şehirde sektör fiyatının altında çalışan Suriyeli sayısı bir hayli fazla bu durum işverenlerin elini güçlendiriyor.ve haliyle fiyatları aşağı çekiyor..Kapital sistemde işveren kazancına bakıyor kaybeden işçi oluyor..


4-Devlet son aşamada Suriyelilere bu toplumda nasıl davranması gerektiğini anlatmalı..Genel bir problem sanmıyorum ama Suriyeli gençlerin bazı hal ve hareketlerini bu toplum kaldırmamaktadır..Ensar olan bu millet bunu son derece hakkıyla yapmıştır..Lakin toplum kurallarına uyum sağlamak onların en temel görevleridir..Kavgadan,gürültüden ne olursa kaçmaları gerekir..Haklı ya da haksızlar orasını bilmek çok zor olsa da bunu yapmalar.Unutulmamalı ki Türkiye İstihbarat elemanlarının adeta cirit attığı bir memlekettir ufak bir olay büyük bir olayı tetikleyebilir..
              

                    Genel olarak temel sıkıntılar yukarıdaki  4 madde etrafında şekilleniyor..Bu konu da her kesimin bir hayli dikkatli olması gerekir..Yalnız şunu söylemeden geçmek benim için çok zor olacaktır..Suriye’de bir normal savaş yok bu insanlar savaşı bırakıp kaçmadı..Suriye’de bir iç savaş var ve kimin kimle savaştığı belli değil..Bugün A grubu ile beraber mücadele eden grup yarın o grupla karşı karşıya gelebiliyor..Suriye artık 3.Dünya savaşının bir anlamda fragmanı diyebileceğimiz noktada..Lütfen bir Suriyeliyi çevirin ve samimi bir şekilde sorun neden buraya geldiklerini..Bu durumu Kurtuluş Savaşı ile karşılaştıranlar var..Öncelikle Kurtuluş savaşı emperyalist güçlere karşı bir ülkenin birlik olup Kurtuluş mücadelesi verdiği destansı zaferdir..Düşman bellidir..O süreçte bir iç savaş yoktur..İşgal vardır..Lakin Suriye’de bir iç savaş var..kimin eli kimin cebinde belli değil..O yüzden kolay değil..İlk başta başladığı şekilde devam etseydi ÖSO görevini iyi ifa etseydi bu günlere gelinmeyecekti.Düzenli bir ordu yok kim,kiminle savaşıyor belli değil..Türkmendağı ve Suriye’de durup Hak için mücadele edenleri görünce vatandaşın bu tepkiyi vermesi de aslında pek yadırganmamalı..Türkiye’nin yapacağı düzenli bir ordu oluşturmak ve erkekleri orada kullanmaktı..Sanırım bu imkanda artık kalmadı..

  
               Arkadaşlar tepkinizi hiçbir zaman ırkçılık seviyesine taşımayın..Yok Bulgarlar sizde mülteci olarak geldiniz size ne oluyor diye saçma argümanlarla birbirinizi üzmeyin..Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu gibi kararları salt iktidar aklı ile almaz..Bunun arka planında muhakkak bir düzine olay vardır..Vatandaş olarak referandum en temel hakkınızdır..Lakin şunu düşünün her gece tepenize varil bombaları düşüyor ve bugün yanınızda olan  çocuğunuz iki saat sonra ölebiliyor kolu,bacağı kopabiliyor..Bunları düşünün her Suriyeliyi karşınıza alıp nefret duymadan önce..Savaş uçağı sesi bile ürkütücü iken bomba seslerini düşünün..Orta Doğu’da dengeler değişiyor ve bu dengelerden ne yazık ki devletimiz en az zararla çıkmaya çalışıyor..Bu vatandaşlık meselesi de bunun adımı..Ben siyasilerin bu konuyu sorumsuzca gündeme getirdiği kanaatindeyim..Özellikle Ak Parti’nin Suriye dış politikasının tam fiyasko olduğunu söylemek isterim..Bundan sonra ki süreç büyük ihtimal ile bu çıkmazdan kurtulmak için olacaktır.Her vatanını seven bireyin ülkede gerginlik oluşturacak her türlü olaydan uzak kalmasını vatani bir görev olarak görüyorum..Özellikle bu mesele Suriyeliler gitsin demeye kadar getirmek yanlış..Oyuna gelmeyin ve unutmayın Türkiye CIA,MOSSAD,BND,KGB ve İngiliz ajanlarının cirit attığı bir ülke..ve ve unutmayın ki biz ne zaman ki öfke ile kalkmışız zarar ile oturmuşuz ve arkasında ilginçtir ki genellikle bu yapılar çıkmış.. Allah ülkemizi,ümmeti,Türkmen kardeşlerimizi korusun..


Muhakkak izleyin ( https://www.youtube.com/watch?v=PllSh71UvLA )


4 Temmuz 2016 Pazartesi












                                ŞEYTANIN ORDUSU                              



                      Selamün aleyküm..Aşağıdaki fotoğrafta ki görüntü bugün Medine'de Mescid-i Nebevi'de çekildi..Dün Cidde'de,bugün Medine ve Katif'te DAEŞ bombalı saldırı yaptı..Şirk ehli gözü dönmüş bir şekilde Şeytanın ordusundaki görevini eksiksiz yerine getirmekte..Mescid-i Nebevi'nin Müslüman alemi için önemini anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum..Bugün Müslüman aleminin önemli kaynak taşı diyeceğimiz üç nokta İstanbul,Bağdat,Medine aralıklı olarak 1 hafta içinde saldırıya uğradı..Bunu İslam adına yaptığını iddia edenlerin Ramazan ayında bunları yapması bile son derece korkunç ve düşündürücü..DAEŞ'in şu istihbarat destekliyor,şu devlet destekliyor edebiyatı yapmayacağım..DAEŞ'i bizzat bu müslüman aleminin cahilliği besliyor arkadaşlar..Dinini bilmeyen,cihat oyunlarına kanan.dönen oyunu okuyamayan insanlar besliyor..Bugün biz Şii-Sünni diye bölünmüşken..daha Ramazan'ın bitiş gününde bile ortak bir karara varamamışken bu DAEŞ benim gözümde daha da güçsüz..Olayları Türkiye bazında ele almayIn bu ümmetin meselesi..Orta Doğu da büyük bir oyunun startını veren bir örgüt..Değerlerimize saldıran,kafasına göre bid'at koyan milleti tekfir eden sapıkça bir zihniyet.. ve ne yazık ki bu insanlardan içimizde de var..millet Cihat adı altında kandırılıyor..Bugün Peygamberimizin kabrini hedef alan aşağılık zihniyet yarın Mekke'yi de hedef alacaktır..Bu insanları top,tüfek ile durdurmak imkansıza yakın bir şeydir..Adamların beslendiği şey bu zaten..ABD,Rusya,Türkiye bizi vuruyor..Bunlar İslam düşmanı diyerek lojistik destek ve eleman sağlıyorlar..ki bu ABD ve türevlerinin işine geliyor..
Bugün bu husus da ben Müslüman'ım diyen her ferdin görevi Mezhepçilik fitnesinden uzak durmaktır..Ayrılıkçı fikirler yerine birlik mesajları vermektir..Bir Mezhep savaşını bu ümmet kaldıramaz..Perişan oluruz..Onun içindir ki gençlerimizin,kardeşlerimizin aklına Cihat ile çelmeye çalışanlara tepki gösterin..Bunlara sempati duyanları bu gençlerden uzaklaştırın..Gerçek şu ki onlar insan kandırmakta bir hayli ustalar..Allah bu gözü dönmüş sapık zihniyetli şeytanın ordusundan en kısa zamanda bu mübarek günler hürmetine Kahr-u perişan etsin..     

29 Haziran 2016 Çarşamba














                         YAPMAYIN ALLAH AŞKINA         


                          Bunu yazmak istemiyordum ama artık yani olmuyor..Afedersiniz ama bu ülkenin insanından bir bok olmaz..Neden mi olmaz..Bu ülkenin belki de kalbi diyeceğimiz noktaya bir terör saldırısı yapılıyor..(ki şu zamana kadar ki en büyük saldırı bence )..bakıyoruz millette hemen birbirini suçlamalar başlamış..Ak Partilisi CHP'lisine terör destekçisi diyor,CHP'lisi Ak Parti'lisine..Allah aşkına kendinize gelin bir ya bu ne saçmalıktır.Terör ulan bu insanlık suçu..Dini,dili,ırkı yok bu şerefsizliğin adamlar kansız,şerefsiz..Amaç bu ülkeyi karıştırmak amaç seni bana düşürtmek kavga ettirmek..Ya bırak ideolojini,inancını,siyasi düşünceni koy kenara ya..biz bu günde birlik olmalıyız..teröre lanet okumalıyız..Yok kimisi çıkıyor Müslümanlar böyle işte terörü destekliyor diyor..Arkadaşım ben bir Müslüman olarak diyorum ki ; Kim ki bir terör örgütüne destek veriyorsa,seviyorsa şerefsizin,kansızın,o.çocuğunun tekidir..Allah aşkına yapmayın birbirinize kinle bakmayın..Aynı geminin yolcusuyuz biz..Farklılıklarımız,zenginliğimiz..Bu sosyal medya üzerinden yazdıklarınız,kin güttükleriniz senin arkadaşların,komşuların..Bu kadar kindar olmayın be..Düşmeyin bu kansızların oyununa..Bırakın Partileri falan ya..Bakın bunun bir tık üstü iç savaş,Suriye demek..Bu ülkenin insanları bunu hak etmiyor..Bu ülkenin her bir ferdi çok değerli,kıymayın efendiler bu canlara..Böldürmeyin bizi,benliğimizi..Ben komşuma,arkadaşıma düşman olmak istemiyorum..Kendinize gelin..Biz bir olunca güçlüyüz,yıkamazlar..Kardeşlik türküleri lazım bize..Teröre lanet olsun...

14 Haziran 2016 Salı

   







                                               KİMİZ ? 


                        Çok değişik duygular kokteyli bu hayat.Duygunun her renginden,her tonundan bol bol mevcut.Kimi kinini içinde tutmadan sağa sola bağırır saldırır.Kimi kinini besler zaman kollar intikamını almak için.Kimi çok sever çok da sevilir.Kimi çok sever,sevdiği ondan nefret eder.Kimide platoniktir.Kiminin hayatında ise aşk denen duyguya yer yoktur.Kimi zenginlik içinde bir çaya 10 lira verirken kimi tanesi 1 lira olan ekmekten evine 4 tane götürmek için sabahtan akşama en değerlisini “Zamanını” verir.kiminin istemediği kadar çocuğu olur kimisi tüm malını mülkünü bile vermeye hazırken çocuğu olmaz.Kimi adam olur kimi rezil.Kimi hayırlı evlat kimi vefasız evlat olur.Kimi namuslu kimi namussuz olur.Kimilerin hepsi bu hayatin bir parçası bir gerçeği.İnsan,doğar,yaşar,ölür.Bu arada kim olacağına kendisi karar verir.Kimsin bilmem ama kim olursan ol haksızlık eden,hainlik düşünen,kalp kıran olma.Kimsin bilmem ama bu kimler arasında insan kimliğini kaybeden olma...

13 Haziran 2016 Pazartesi







                 
                                            ÖNCE GAYRET,SONRA TEVEKKÜL.
Orta doğu yıllardır ölüm haberlerine alıştırıldı.İstisnasız neredeyse her gün ortalama 10'dan fazla insan öldürülüyor. Dün Afganistan'da,Vietnam'da,Bosna'da,Kosova'da olan emperyalizm bugünde Suriye'yi,Libya'yı,Irak'ı,Yemen'i yani Müslümanları hedef alıyor. Bu kahrolası dünya sisteminde kararlar Zürich'de,Brüksel'de,New York'ta alınır.Bedelleri Ortadoğu'da 3 yaşındaki Aylan Kurdi'ler öder. Ne acı ki “150 KİŞİ ÖLDÜ” tarzı haberler artık alt yazıdan öteye geçmiyor.Artık hırsızlık gibi sıradan haberlere döndü.Cinayete alıştı dünya Bilemiyorum bu düzene dur diyecek bir Selahaddin Eyyübi,Halid Bin Velid,Fatih,Kanuni çıkar mı. İnsanlık ölüyor diye klişe bir laf kullanmayacağım.Çünkü insanlık Nagazaki’de,Hiroşimada çoktan öldü.İnsanlık konvansiyonel silahların en feci şeklide kullanıldığı savaşlarda öldü.İnsanlık Bosna’da,Vietnam’da,Ruanda’da,Kosova’da,Halepçe’de,Afganistan’da,Filistin’de,Arakan’da,Ege Deniz’in de Aylan Kurdi ile,Irak’ta,Suriye’de,Yemen’de,Sudan’da çoktan öldü.Bu dünyanın helak olmaması için hiçbir sebebi kalmadı gibi.Yani hanımlar,beyler,dostlar,kardeşler biz inananlara bu dünyada acı düşmüş.Bizim imtihanımızda İnsanlığı ölmüş insanlarla mücadele etmekmiş.Lakin unutmayın,unutturmayın ‘’ZAFER ELBET İNANANLARIN OLUCAKTIR.ZAFER ELBET BİZİMDİR.BİZ BİLİYORUZ Kİ ; İNANAN ŞEREFLİ İNSANLAR ŞEREFSİZLERE KAYBETMEZ’’ Önce çaba,sonra tevekkül ve sabır.

8 Haziran 2016 Çarşamba





                                   ANLAYAMIYORUM


                     Misal ben fetva verecek bir konumda olsan Ku'ran-ı Kerim'i en az 100 den fazla hatim etmem gerekirdi.Bir yeri kaçırıyor muyum noktasında.Ama bakıyorum milletin hepsi Fetvacı kesilmiş..bu kadar mı kolay üstünüze yük almak..bu kadar mı basit bu din sizin için..bakıyoruz insanları çok çabuk tekfir edebiliyorlar..bilip bilmeden yargılayıp..arkadan konuşabiliyorlar...ve bunu çok ciddi yapıyorlar..mahalle teyzeleri mesela..o gün olarak organize ettikleri dedikodu partileri( genelde ) rezillik..ya bir insan mukabele okunan yerde dedikodu nasıl yapar..bu kadar zıt tavırlar içinde nasıl olabilir..Ben şuna inanmıyorum ama o bilmiyor muhabbettine..Bilecek kardeşim gıybetin en büyük günahlardan,kul hakkından olduğunu ötesi yok bunun..ufak bir istisna gibi duruyor ama bunlar birikip birikip büyük sorunlar halinde hanemize yazılıyor..Müslüman hayatını dikkatli yaşamalı.bu kadınlara özel bir şey değil erkekler daha beter..Şu kahvehanede geçirilen boş zamanları Allah (c.c) size sormayacak mı zannediyorsunuz ?Öküz gibi elalemin anasına,bacısına,karısına bakıp delikanlı geçinip delikanlımı oluyorsunuz..Zavallının tekisiniz..Ki hayvan gibi bacılarımıza bakanlarda bence mükemmel derecede nefis yenilgisi var..o ne derse ona gider o..bunları neden yazıyorum...bu tip insanları gördüm..biliyorum..tanıyorum..tiksinti noktasına geldi ben de bir yerde..ya düşünsene koca kadın komşu çocuğunun sınavını,okulunu merak ediyor..Sana ne teyze..senin sorunun mu o..başarır başarmaz onun sorunu..Şunun kızı şöyle yapmış..şunun oğlu şöyle yerlere gitmiş..Size ne lan size ne..insanları bunaltmaya ne hakkınız var..yok dövmesi vardır..kesin şöyle biri..yok küpe taktı kesin şöyle biri..yok oruç tutmuyor kesin inançsız..yapmayın Allah aşkına ya..Siz bunları yaptıkça millet dinden soğudu,kaçıyor..anlatamıyoruz..hakiki müslümanlık bu değil..düzgün yaşayalım..örnek olalım..

2 Haziran 2016 Perşembe




                                                          HAYALİMİZ VAR 
             
                      Bu hayatın temelde ki kilit kelimesi sanırım ''ümidi kesmemek' tir..Ümit ya da başka bir adıyla umut insanı bu hayata bağlayan ana damarlardan birisi..İnsana yaşama sevincini,bir şeyler yapma heyecanını veren o itici güç..
                      Bu yazıyı pek fazla uzatmaya niyetimiz yok açıkçası..Bizim bir umudumuz,bir heyecanımız var..Size ondan bahsetmek üzere bu harfler bu bloga dökülmekte zira..Önceliğiniz malum bir site çalışması içerisine girdiğimizin herkesi malumudur..Bu sitenin herhangi bir şekilde bir maddi çıkar sağlama gibi bir gayesi olmadığını belirtmek isterim..Site,aslında gerçek hayatta da çok yakında faaliyete geçirmek istediğimiz,şu sıralar temelini atmak için çalıştığımız bir ''Kendine Gelme'' hareketinin  zincirin halkalarından birisi...Bu hareket herhangi bir şekilde içinde bir siyasi figür barındırmayan temel de bu halkın genlerini taşıyan,Anadolu kokusu taşıyan,tek gayesi bu vatanın her ferdinin ceddini tanıması ve o  doğrultuda hareket etmesini sağlamaktır..Bu doğrultuda ilk adım sayılacak sitemizin şu anlık teknik alt yapı kısmı size ulaştırabilmek için sıkı bir çalışma içerisindeyiz..Tabi bizim bu konuda beslenecek olduğumuz tarih sizin de değerli destekleriniz ile bir çok kişiye ulaştırma arzusundayız..Öncelikle belirtmek isterim ki bizim en büyük derdimiz Müslüman aleminin içinde bulunduğu bu elem verici dönemde ne yapılabilir,nasıl birlik sağlanabilir noktasında toplumsal bir bilinç oluşturmaktır..Zira ben bu yazıyı yazarken Halep bombalanıyor..Kudüs'te işgalci İsrail kardeşlerimize türlü türlü işkenceler yapıyor..Almanya sözde Ermeni Soykırımını kabul ediyor,ABD, PKK,PYD,YPG silah,asker yardımı yapıyor..Türkmen Dağı,Kerkük   etnik temizlik yapılmak adına bombalanıyor..Ülkemizin güneydoğusunda emperyalist güçler işgal girişiminde bulunuyor..Tüm bunlar olurken,tüm bu gelişmeler yaşanırken yedi düvel tekrardan bir olup Türkiye'yi hedef almışken bizim tarihimizi çok iyi okumak,aynı hataları bir daha düşmememiz gerekir..Biz bu konuda sessiz kalmayı kendimize kabullendiremedik..Artık bir yerden başlamanın tam zamanı diye düşünüyoruz..Eğer ki düşman tekrardan Çanakkale'yi geçmeye yeltendiyse biz de ÇANAKKALE RUHU'nu tekrardan diriltiriz..
 
                Söylediğimiz üzere bu sitenin misyonu toplumda var olan psikolojik,sosyolojik sorunları tespit edip bu noktada bir çözüm getirme ve tarihini en doğru bir şekilde anlatma gayesindedir..Bizim bu konuda bir maddi kaygımız yoktur..Sokaktaki her bir birey bizim için çok değerli,kıymetlidir..Amacımız ulaşabildiğimiz kadar insana ulaşmaktır..Bizim ümidimiz var..bizim bir hayalimiz var arkadaşlar..Site bunun bir başlangıcı..BEDRAKA size,bize bir şeyler katmak için geliyor..Bu yolda vereceğiniz destekleriniz bizim açımızdan çok önemlidir..Yolumuz Allah Yolu..Dualarınıza ve desteklerinize talibiz...Çok yakında site ile karşınızda olmak temennisi ile..fikir ve yorumlarınızı da bekliyoruz..

          Saygılarımızla..

7 Nisan 2016 Perşembe

                         BEN İNANDIM YA SEN ?

                                                              

                                                                     ‘’kaybetmekten korktuğun an kaybedeceksin’’
    
                Büyükler en önemli şeyin bir işe başlamak olduğunu söyler.Lafla peynir gemisi yürümez diye de çok da güzel bir söz hediye etmiş Atalarımız.Ben de bu düşünceden yola çıkarak bir şeylere başlamak gerektiğini düşündüm.Beni bu yazıyı yazmaya iten bir çok etmen var.İçlerinden en zirveyi gören ise insanların kaybetme korkusu olduğuna farkına varmam.

               Yolda yürürken genel de insanları izlemek uzun zamandır yaptığım en önemli hobilerden birisi.Sokağın, hayatın ta kendisi olduğu kanaatindeyim.Şahit olduğum olaylar kimi zaman beni bir hayli mutlu etse de kimi zaman kızgınlığım ve üzüntüm daha çok olabiliyor.Büyükşehir de izlenimler genellik ile kızgınlık üzerine oluyor.Ben burada bugün toplumda mutlu olduğum noktaları aktarmayacağım .Onu sizde camii önünde güvercinlere yem atan çocuğun tebessümünde görebilirsiniz ya da  sokakları temizleyen belediye temizlikçisine her sabah selam verip kolay gelsin diyen emektar insanlar da görebilirsiniz ki bunun için biraz erken kalkmanız gerekmekte sanırım.Benim derdim mutsuzluklar,insanların asık suratları,gergin telefon konuşmaları,hoşgörüsüzlük..Bir kafanızı kaldırın bakın sağınıza solunuza insanlarda ki gerginliğe,mutsuzluğa.Sonra dönüp ayna da bir de kendinize bakın,bakın bir bakalım siz hangi yüzlerdensiniz.Ne oluyor Allah aşkına nedir sizi bu kadar mutsuz eden şey? Çalıştığınız işten,okuduğunuz okuldan,oturduğunuz evden,takıldığınız insanlardan,hayallerden mutlu değilsiniz.Hep bir şikayet halindesiniz,olumsuz duygular içindesiniz.Sabah doğan güneşe bile küfür edecek şekilde kiminiz gaddar ve öfkelisiniz.İnsanlara cevap verirken bile gergin yeri geliyor  kalp kırıcı cevaplar veriyorsunuz.Güzel bir işiniz de olsa kazancınızdan,müşterinizden şikayetçisiniz.Hanımlar,beyler siz şükür nedir onu bilmiyorsunuz.Ey işinden şikayetçi olan insan o işi arayan kaç kişi var haberin var mı bir işim olsa da çocuğuma istediği ayakkabıyı alayım diyen.Senin okuduğun okulu kazanmak için aylarını heder eden yüz binlerce genç var,maddi imkanlar el vermedi diye okuyamayan milyonlar var bu ülkede genç neyden şikayetçisin.Biz hep şunu unuttuk ‘’Rızkı veren Allah’tır ‘’ bu öyle bir sıradan söz değildir.Bu hakikattir,bu gerçektir.Bu dünyada her kul önüne düşen rızıktan nasiplenecektir.Lakin Allah her kulun rızkını da kendi çabasına bağlamıştır.Sen yan gelip yatarak önüne altınların gelmesine beklersin altından ziyade taşlar üstüne oturmayı görürsün.Bugün ki durumun senin kendi gayretinin sonucudur.Şükredeceksin,durmadan çabalayacaksın.Malı-mülkü veren Allah’tır ama sen gayret göstereceksin.İşini mi beğenmiyorsun daha iyisi için çabalarken isyan etmeyeceksin.En önemlisi de korkmayacaksın,girişken,üretken olacaksın.Mutsuzluğu,olumsuzluğu atacaksın üstünden.Çevrendeki insanlara olumsuz duygular enjekte etmeyeceksin.Sen,ben,o önce kendimiz düzelteceğiz ondan sonra yavaş yavaş toplum düzelecek.Vazgeçmek,pes etmek bizim sözlüğümüzde olmayacak.En iyisi için çabalayacağız ve bunu yaparken en önemlisi düzgün karakterli olacağız kibirlenmek,böbürlenmek ,insanları küçük görmek bunları silip atacağız.Çevremiz bizim enerjimiz olacak.Sabah temizlik görevlisiyle iki kelam etmeden okula,işe gitmeyeceğiz mesela.Ya da okulda ki çalışanlara bir selamı çok görmeyeceğiz.  Doğru hayat Polyanacılık oynayacak kadar pembe değil.Zorlukları,önüne engel koyan anları oluyor.Uçurumun kenarına gelebiliyor insan .Ama tam orası  dönüm noktası işte zirveye giden yolun başlangıç çizgisi.Dön bir bak arkana başardıklarını gör ya da senin başarısız olmanı bekleyenleri gör, önce kendin için başar.İnan buna yapabilirsin,yıkıldığını hissettiğin an asıl senin en güçlü kalkacağın andır.Sen o an en önemli şeyi tecrübeyi elde ediyorsun.Korkmayacaksın,ayağa kalkacaksın ve ben yapabilirim,bu benim için basit bir şey diyeceksin ve o uğurda gülerek çabalayacaksın işte o an başarı gelecektir eminim buna.


                      Bu yazı çok daha uzar aslında,çok şey daha söylenir bir çok şeyin üstüne nispeten..Lakin ben bunu tercih etmiyorum lafı uzatmanın değerini azalttığını düşünüyorum..İnanmanın,bir yerden başlamak gerektiğinin ve en önemlisi şikayet etmeden şükrederek çabalamanın başarıyı getireceğine inanıyorum.Tabi gönül işi ise orasını pek bilemem işte orada  işler bu dünyadakinin tam tersi işliyor.Farklı bir mekanizma onun için diyeceğim tek şey Allah Çin Malı aşk hikayesine denk getirmesin sizi…Kaybetmekten korkmayın,kaybetmek size başarmak adına daha fazla güç versin.Çünkü sen güçlüsün.Yapabilirsin demiyorum yapacaksın inanıyorum..       

5 Nisan 2016 Salı

GÖRMEK İSTEMEZMİSİN ?

                            
   https://www.youtube.com/watch?v=zTocpKL5SP0 ( okurken bunu dinlemenizi arzu ederim ) 





                                                       GÖRMEK İSTEMEZMİSİN ?

                                                                                         ‘’vaktiyle güzeldi her şey’’
  
         Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım bu akşam  ay,yıldızlar,bulutlar hepsi yerli yerindeydi.Ama bir eksiklik vardı.1 hafta önce baktığımda daha farklı duygular vardı.Ne değişmişti ki her şey yerli yerinde işte bahçedeki ağaç,yanıp sönen sakak lambası..Ne değişti ki somut alemde bu hissizlik kapladı bugün…Cevabını çok sonra buldum..çok şey değişti..

         Vaktiyle güzeldi her şey alelade söylenmiş bir laf değil bu hayatın temel felsefesi.İnsan,her daim geçmişe karşı bir özlem duyar.Güzel,mutlu bir hayatı olabilir.Makam,mevki sahibi de olmuş olabilir.Ama hayatında hep eskiye dair eksik şeyler görür.Ondan yılların alıp götürdüğü adını koyamadığı şeyler vardır.Hep bir arayış,bekleyiş içindedir.Peki nedir bizi maziye bu kadar bağlayan,koparamayan.Misafirlikte,kahvede,okulda, çoğu muhabbet ortamında ‘’neydi be abi eski günler’’ dedirten.Bunun cevabı kişiden kişiye göre değişebilir.Herkes de farklı bir adrese çıkabilir sonuçlar.Benim adresim , yaşanmışlıkların en samimi olduğu noktada buluşuyor.İnsan,çoğu vakit gençlik yıllarına özlem duyar.Özellikle 18-25 yaş arasında ki günlere özlem bir hayli fazla.Ufak bir şarkıda,bir filmin fragmanında ya da geçtiği sokak da muhakkak anısı olanların yüzlerinde ufak bir tebessüm ya da gözlerinde bir doluluk olmuştur.Kimine bir beton yığını olan o sokaklar onun için çocukluğunun otobiyografisidir.İlk birini o sokakta sevmiştir mesela,dostluğu o sokak arasında öğrenmiştir.arkadaşları toplanıp kursa gittiği cami o sokaktadır.Akşam ezanı vakti annelerin seslerini işitir orada.Hayatın başlangıç noktasıdır,nefes alıp vermenin ne demek olduğunu hissettiği yerdir oralar.Anılar canlanır bir anda keşke bir daha yaşasak o günleri be diye içten içe hayıflanırız sokak başında.Keşkeler alır dilimizi bir hayli o vakitlerde..Hayat denen uzun ve aynı zaman da bu kısa süreçte kötü günlerde olmuştur..Kimisi o sokakta annesini kaybetmiştir ya da çok sevdiği kız o sokaktan taşınıp bambaşka bir şehre uzağa gitmiş de olabilir.İyisi ve kötüsü sonuçta o sokak onun çocukluğunun ta kendisidir… Bir gün  muhakkak çocukluğunuzun geçtiği sokağa gidin..Kulağınızda bir Farid Farjad müziği olsun takın kulaklığı oturun sokak başında bir köşeye son ses açın müziği….Ve kendinizi bırakın zamanın yolculuğuna..Kapatın gözlerinizi..Az sonra en yakın arkadaşınız sizi evden oyun oynamak için çağırdığına şahit olacaksınız,annenizin fazla koşma tembihleri kulaklarınızda çınlayacak..Sokaktaki oyunlarını  ya da sevdiğin kızı göreceksin.Okula toplanıp beraber gittiğiniz günlere şahit olacaksın.Kalkıp bir daha gitmek isteyeceksin,aynı günleri bir daha yaşamaya dünden razıyım diyeceksin.Yazı göreceksin,kışı göreceksin.Babanın eve gelişini,bayramlarda ev ev dolaştığını ,sokakların cıvıl cıvıl çocuk kaynadığını göreceksin.Kimi daha çok şey görecek kimi daha fazla görmek isteyecek..Eğer ki sen de istiyorsan yapman gereken tek şey ayaklarının seni oraya götürmesine izin vermek.En sonunda derin bir nefes ile ‘’vaktiyle güzeldi her şey be’ diye iç çekeceksin.
           Zamanı bir kavanoza,bir odaya hapsetmek gibi imkanı yok insanın.Dünya kadar servetin de olsa ne ekleyebiliyorsun ne de kısaltabiliyorsun.Sana verilmiş bir kota var onu yaşıyorsun.Bu süreçte iyi günlerde,kötü günlerde oluyor..Doğumda var ölümde..Zamanda oynama yapmak elimizde değil.Lakin geçmişi hatırlamak da imkansız değil.Geçmişten korkmamak gerek,doğrusu,hatası ne varsa yaşanmış bitmiş.Geriye dönüp ders almak gerekir.Ve inanın en kötüsü de geçmişi hatırlamaktan korkmak.Korkmayın,üstüne gidin hatanız varsa ders alın,iyi günleriniz varsa güç alın..Ama geçmişinize,çocukluğunuza geçmişinize muhakkak gidin.Asıl siz oradasınız.Görmek istemezmisiniz….




       



29 Mart 2016 Salı

                               KENDİNE GEL BU HAL NEREYE ?


             İşin doğrusu bu yazıyı hiç yazmak istemezdim..Ya da çağımızın bu iğrenç asrına hiç denk gelmek istemezdim demek daha doğru olacaktır giriş cümlem için..Bugün tarih 30.03.2016 Çarşamba saat gecenin 3’ü..Ülkem zor günler geçiriyor,ülkem her gün 1-2 şehit veriyor..Ülkemde artık şehit haberleri sıradan hale gelmiş,haber bültenlerinde bile bazen kendine yer bulamamakta..Ülkemin Doğu ve Güneydoğusu yüzyıllardır bu bereketli topraklara göz koymuşların maşaları tarafından savaş alanına çevrilmek çabasında.Ve fütursuzca iç savaş çığırtkanlığı yapmakta..Kimisi mezhepçilikten,kimisi ırktan,kimisi siyasi iktidardan,kimi ahlaki yönden  bu ülkede iki ayrı kutup oluşturma derdinde.Ve en önemlisi de özümüze unutturma çabasındalar.
             Bendeniz yaşı 22 çok değil bundan 14- 15 sene şahit olduğum olayları zar-zor hatırlıyorum..Dün haber bültenlerinde bir haber geçti 10 yaşındaki Beratcan boğularak öldürüldü..Katil zanlısı,çocuğun annesinin sevgilisi çıkıt.Katil zanlısı çocuğu öldürmesini annesinin kendisinin istediğini ifadesinde belirtti.Anne,evlilik dışı bir ilişki yaşıyor ve bunu çocuğu görünce çocuğunu gözden çıkaracak kadar insanlıktan çıkıyor ve ne oluyor biliyormusunuz anne serbest bırakılıyor.Çocuğun babası ise 6 sene kendisini anlatan kadına bir şans daha vereceğini Tv’de canlı yayında hiçbir ahlaki utanma olmadan ilan edebiliyor…Çok değil bundan 1-2 hafta önce de öğretmen unvanına sahip olan bir sapık zihniyetli kişinin 10 erkek çocuğuna tecavüz ettiği haberleri manşetlerdeydi.Ve daha nicesi,ve daha ne kepazelikler her gün manşette.Hanımlar,beyler halimiz iyiye gitmiyor.Hanımlar,beyler özümüzü kaybediyoruz.Dedim ya hani az çok hatırlıyorum 15 sene öncesini diye..Anlatayım biraz size gerçek bizi…Biz mesela çocukken mahallemizde hırsızlığın adını bile duymadık,biz mesela ağabeylerimizin kızlara laf attığını hiç görmedik,biz mahallemizde evinde 4 gün sonra öldüğü fark edilen bir yaşlı insan duymadık,biz gençler sokaktaydık..Biz saklambaç,dokuz taş,tayfun,cilli, mahalle maçlarıyla büyüyen nesildik..Sokağa çıktık mı çocuk sesi ile inlerdi etraf..Biz 12-1’lere kadar sokaklarda kalabilirdik mesela korkumuz yoktu..Bizi komşumuza emanet edebiliyordu annelerimiz ve güveniyorlardı en önemlisi birbirlerine..Ve gençler biz onlardan her daim dürüstlüğü öğrendik..Anlatabileceğim,anlatmak istediğim binlerce anı,hakikat var dostlarım..Çok değil 15 sene öncesinde duymuyorduk biz bunları ,TV’de bile denk gelmek çok zordu ki gelmiyorduk da..Bizim zamanımızın belki de en aykırı filmlerinde bile yoktu bu devirdeki Tv’de kepazelik,ahlaksızlık,yüzsüzlük,vicdansızlık..

             Hanımlar özellikle lafım sizedir,Beyler en önemli iş size düşmektir.Anlattıklarım hakikatlar,söylediklerim gerçekler..Bu nesil iyi yere gitmiyor,bu düzen bizi hayra götürmüyor..Yapmayın,etmeyin bırakmayın çocuklarınızı bu bataklığı..3 yaşındaki çocuğun eline vermeyen şu lanet olası dokunmatik cezaevini çıkarın çocuğunuzu parklara,götürünüz arkadaşların yanına..Hapsetmeyin bir apartman  dairesindeki hapislere sanal dünyaya..Yapmayın gözünüzü seveyim..7 yaşındaki çocuğa aşk filmleri izletmekten vazgeçin,saçma sapan çizgi filmlerini izletmekten vazgeçin,onlar bizim geleceğimiz onlar bizim hakikatimiz kurtuluşumuz olacak.UzAk tutun onları şu sanal denen cehennemden..Toprakla,çamurla,yaşıtlarıyla insanlarıyla büyüsün.Telefonda konuşan kedi ile değil,saçma sapan karakterle değil…İnsan Tv’deki gündüz kuşağına denk gelince bu neslin halini merak etmekten alamıyor kendini..Bakıyorsunuz koymuşlar bilmem  kaç kişiyi bir eve kızlı-erkekli biri bir gün ona aşık oluyor,yarın gidiyor başkasına aşık oluyor.Olmuyor onu da beğenmiyor başkasına gidiyor..Bir bakıyorsunuz başka bir dizi de aile içinde aldatmalar,ihanetler,entrikalar,sırtından hançerlemeler..Akşam kuşağına geliyorsunuz..daha rezil,daha utanmaz programlar..Milleti narkozlayan,sarhoş ettiren programlar,diziler,zerre bir şey katmayan aksine özümüzün değerlerine tecavüz eden,bilinçaltımıza ahlaksızlığı,aldatmayı,tecavüzü normalleştirmeye çalışan bir proje…Hanımlar bu ülke tecavüzcüsüne aşık olan bir kızın hikayesini anlatan diziyi aylarca reytinglerde birinci tuttu..Baylar,bu üle yengesiyle yasak aşk yaşayan hikaye konu alan diziyi yıllarca üst sıralarda tuttu.. Ve günümüzde anlamı olmayan saçma sapan yarışmaları olan zaman kaybından öte anlamı olmayan yarışmayı en yukarıda tutuyor.Allah akına kendinize gelin bu nedir böyle bunun size çocuklarınıza ne yararı var.Artık birbirinizin yüzüne bakmıyorsunuz.Kaldırınız şu kafanızı şu lanet olası ekranlardan,uzaklaşın şu hapis olduğunuz sanal dünyadan..Özgürken,köle olmayın..Eğitim ailede başlar,eğitim annede başlar,eğitim babanın ağzından çıkan sözle başlar.Ali,Ayşe,sen,ben bu ülkenin kaderinde inanılmaz derecede önemliyiz..Yeni nesil yetiştirmek borcu var üstümüzde yükümüz ağır,görevimiz büyük.Gelin alın 3 yaşındaki çocuğunuz elinden tableti çıkarın her gün 2-3 saat parka ya da denk gelin arkadaşlarınızla beraber büyüsünler..Gelin çocuklarımızı,kardeşlerimizi şu TV’den,sanal dünyadan kurtaralım.Onlara kitap okumayı,büyüklere hürmete,özümüzü öğretelim..Nazım Hikmet’i seven Nazım okutsun,Necip Fazıl seven onu,Nihal Atsız seven onu ama çocuklarımıza okuma alışkanlığını kazandıralım.Günlük okuma saatimiz olsun mesela  okuduğunuz kitaplar üzerine kritik yapın mesela e de en önemlisi çocuğunuzu dinleyin,fikrine saygı duyun.O sizden gördüğünü toplumda uygulayacaktır.Biz eğer ki bu toplumda bir şeyler düzeltmek istiyorsak önce çekirdekten başmalıyız.İşer kötüye gidiyor efendiler çok geçemeden kendimize gelmeliyiz,çok geçmeden toplumu düzeltmeliyiz.Ben her gün 3.sayfa haberlerini okumakla kahrolmak istemiyorum,kadın,erkek ve hatta hatta hayvan bile ayırt etmeden tecavüz haberlerine şahit olmak istemiyorum.Ben artık bu ülkeden,bu toplumdan daha da iğrenmek istemiyorum..

                En derinine ineceğiz,en temelini ineceğiz.Biz bu sorunu kendimiz çözeceğiz.Bundan 15 yıl önce nasıl ki bu hastalık ruhlu insanlar yoktu.Şimdi de öyle yapacağuz.Önce işe kendi çevremizden başlayacağız ve okuyacağız,insana saygıyı,çocuğa saygıyı öğreteceğiz.yapacağız.Zaman geçmeden ,başlamalı

12 Mart 2016 Cumartesi

                                                                                                               
                                                                  İNSANOĞLU  GÜL

                                                                                                
                                                                                                                                   ‘’Hayat,yine standart.Zaman geçiyor’’.
 
                İnsanoğlu, zamana yetişemediğinden şikayetçidir.Zaman yetmiyor,vakit darlığından bahsediyor sürekli.Son yüzyılda sürekli bir şeyleri şikayet ediyor.Havayı,suyu,yoldaki kaldırımı yapan belediyeyi,gökte uçan kuşu ve sabahın habercisi olan ötüşüyle, horozdan bile şikayetçi.Hep bir bıtkınlık,hep bir umutsuzluk hakim 21.yüzyılın insanında.Zaman geçiyor ve onlara göre sıkıntılar git gide artıyor..Mutsuzluk ise demi artan çay gibi artık bu hayattan tat vermiyor.
              Aslına bakarsanız,bu yazıya başlarken daha çok 21.yüzyılın insanlığının daha doğrusu bizim toplumumuzun bu mutsuzluğun temel sebeplerini araştırmaya vakit harcayacaktım.Lakin sorunu eminim ki her insan kendin de belli sebeplerde bulmuştur.Lakin o sorunun üstüne gitmektense daha da çok kaçmıştır.O kaçtıkça,sorunlar birken iki ,ikiyken üç olmuştur.İlk başta küçük bir kartopu iken daha sonraları büyük bir çığ haline getirmiş.İnsanın psikolojik altyapısını çökertecek duruma getirmiştir.Bu durum ise toplumun sosyo-psikolojisini derinden etkilemiş ve yeni nesiller için ağır bir yıpranma,psikolojik yük getirmiştir,getiriyor,böyle devam ederse eğer getirecekte.Toplum sensin,benim,Öğretmen Ayşe,Manav Ahmet,Bakkal Mehmet,Bankacı Esra,5 yaşında ki Ömer 50 yaşında ki  Hatice Teyze.Her gün yüz yüze baktığımız insanların psikolojilerinin mutluluğumuzun üzerinde etkisi olduğunu düşünenlerdenim.Yolda dalgın yürürken karşıdan gelen bir tanıdığın güler yüzlü samimi muhabbeti kimin o an aklında ki sıkıntıları az da olsa gidermemiştir ki.Veyahut güler yüzlü bir insan gördüğünüzde içinizde bir kıpırdama ,mutluluk belirtisi olmuyor mu.Sokakta koşuşturan çocuk ya da parkta daha yeni yürümeye başlamış sağa-sola koşturan çocukları gördüğümüzde yüzümüzde bir tebessüm belirmiyor mu.Sağımıza,solumuza baktığımızda olumlu şeyleri görmek çok da zor değil aslında.Çok politik bir cümledir belki ‘Bugün uyandın ve yaradan sana bir gün daha şans verdi.Demek ki bu alemde ki görevin daha bitmedi ,demek ki yapacağın bir çok şey daha var.Nefes alıyorsun arkadaş,ötesi var mı toprak üstündesin yaşıyorsun.Bitkinliği bırak,mutsuzluğu bırak çık ve sokağa bir tebessüm et’’ inan değiştirebileceğin o kadar çok şey var ki.
            Muhakkak insanın hayatında bazen sıkıntılar,dertler olabilir.Ailesi ile kavga etmiş,sevgilisi ile tartışmış olabilir hatta bir kıza sırılsıklam platonik aşık olmuş olabilir.İstediği işi alamamışta olabilir veyahut hakkı yendiğini düşünmüş olabilir patronundan.Ve en önemlisi tüm dünya onun üstüne geliyormuş gibi hissedebilir.O an sanki tüm arabesk şarkıları onun için yazılmıştır,tüm hüzünlü şiirler ona aittir.Keder ve dert onun göbek adıdır.Yorulmuş belki de vazgeçmiştir.Bu işte, kitabın tam ortasından konuşmak gerekirse basite kaçmaktır.Sadece kendini kandırmaktır.Ve inanın bu sadece aciz insanların yapacağı basit bir eylemden öteye bir şey ifade etmemektedir.Evet ailenle kötü bir tartışma geçirmiş olabilirsin ama bu onların senin ailen olduğu gerçeğini  değiştirmez ve onlarla beraber olan anıları silemez,silmemeli.Hatırlamalısın o kavga anında mutlu günleri veyahut en derine inmelisin ilk adımını attığında ya da ilk konuştuğunda onların duyduğu mutluluğu hayal etmelisin.Onlar senin annen-baban onlar garındaşlık yaptığın kardeşlerin muhakkak bir yolu çözümü olur.Olaylara eskilerinde dediği gibi bardağın dolu tarafından bakmak gerekir boş tarafından baktığın sürece ne çayın tadını alırsın ne de bu hayatın.Bu hayattaki görevin bardağın boş tarafını doldurmak olsun.Bakarsın bir gün gelir seninde boş tarafını biri doldurur ve inan o boş taraf hep dolmuştur bu hayatta.Sen hayatını bir şiir gibi yaşa ki kalemin bu hayata ilaç olsun.Kaleminde dilin olsun arkadaş.Hayır konuş hayır olsun,huzur konuş huzur olsun.
          Çoğu insan gelmiştir umutsuzluğun everestine artık bir çıkış yolu kalmamıştır.Ona göre tüm kapılar kapanmış,hayat ona her yerden bir tokat atmaktadır.En nihayetinde dünyanın en dertli insanıdır o an.İnsanlar için yüzüne söylendiğinde o an için  en boş laf olan ama yaşadıkça kıymetini daha iyi anladığımız bir kelime vardır.Ki tüm kapıların kilidini de çoğu zaman açmıştır.İnsanı olgunlaştıran,büyüten,güçlendiren.Pes etmemesi gerektiğini gösteren,yıkılmamasını tembih eden bir kelime TECRÜBE.Hayat bu muhakkak zor günler çok zor günler olacaktır.Lakin önemli olan yıkılmamaktır.Her fırtınadan daha güçlü çıkmaya çalışmaktır.Hayata gelirken kimse kimseye güzel bir hayat vaat etmedi sonuçta.Zorluk görünce pes etme hakkını da kimse tanımaz sana.Sen,güçlü olacaksın,yıkılmayacaksın..Evet,zorlanacaksın, sarsılacaksın.Ama düşmeyeceksin.Dik duracaksın.Özgüvenini yitirmeyeceksin hayata hep pozitif tarafından bakacaksın.Olumsuzlukları sileceksin sözlüğünden.Mutlu olmak için mutlu edeceksin.Seni mutsuz yapanlara inat mutlu olacaksın ve mutlu edeceksin.İnan kazanan sen olacaksın.Ama unutma bir binanın sağlam olması için demirde gerekli,tuğlada,çimentoda ,su da .Hayatta kat kat çıktığın bir bina.Derdine de eyvallah,neşesine de eyvallah demeli.Zor günler yaşa ki iyi günün kıymetini bil zor günler gör ki güçlü ol.Ama yıkılma,pes etme.Pes etme ki yaptığın bina sağlam olsun yıkılmasın.
 
               Gülmenin sadaka sayıldığı bir dine mensubuz.Gül insanoğlu hayata gül.Paylaş mutluluğunu.Kır at içinde ki nefret duygularını.Bırak nefret duygusu ekmeyi.Dünya,zaten bu yüzden bu halde değil mi.Hoşgörü ve saygının en çok arandığı bir çağda değil miyiz ?.. Bir tebessüm et inan çok şey değişecek.SEV,SAYGI DUY,HOŞGÖRÜ GÖSTER VE GÜL HER NE OLURSA OLSUN.

                                                                                         

                                                                                                   OKAN YENİTÜRK

14 Şubat 2016 Pazar

11 Eylül Ne Getirdi,Ne Götürdü *

                                                                          



                                                                 ÖZET
                     Çalışmamızın temel konusu 11 Eylül Terör Olaylarının Dünya Siyaset Tarih’ini ,ülkelerin dış politikasını,savunma ihtiyaçlarını ne ölçüde etkili olduğu konusunda analiz yapıp bir sonuca oluşmaktır.
                     Bu konu da ilk önce bu denli büyük bir terör saldırısı yapan El Kaide Terör örgütün ideolojisi,örgüt yapısı,militan gücü ve askeri gücünü bilmeden giriş yaparsak çalışmamız bir çok yönden eksik kalacaktır.
                     Çalışmamız da gerektiği kadar diğer ülkelerin de değişen dış politikalarından da bahsedeceğiz.Lakin daha özelde Terör eylemleri ile ABD kalbinden,ticaret merkezinden vuran El Kaide’nin ABD politikalarını ne yönde değiştirdiğini incelemeye çalışacağız.  
      
                     Anahtar Kelimeler: EL-KAİDE , 11 EYLÜL,ABD,TERÖR,BUSH    








           
                                                    

                                                     
                                                     ABSTRACT
                  In this study, the main subject of The Terrorist Events of September 11, the World Politics, foreign policy, defence needs of the country, to what extent is the analysis and conclusion about to be effective would occur.

                   This is the first, the sheer size of this ideology of the Al-Qaeda terrorist organization engaged in a terrorist attack, the organization structure, the militant force and military power if we do our work without knowing the entry is missing from a lot of directions.

                    Our study also for as long as other countries are also going to talk about the changing foreign policy. However, more specific acts of terrorism in the heart of the UNITED STATES with Al-Qaeda struck from the Trade Center, the UNITED STATES will try to examine what direction their policies changed.


                    Keywords: Al-Qaeda, 11 SEPTEMBER, The UNITED STATES, Terrorism, BUSH


                                            
















                                                      KISALTMALAR
ABD: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
AB: AVRUPA BİRLİĞİ
BAE: BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
BFA: BALİSTİK FÜZE ANTLAŞMASI
BOP: BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ
CIA: MERKEZİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI ( CENTRAL INTELLİGENCE AGENCY)
DTM: DÜNYA TİCARET MERKEZİ
FBI: FEDERAL SORUŞTURMA BÜROSU (FEDERAL BUREAU OF INVESTİGATION)
ISAF : ULUSLAR ARASI GÜVENLİK DESTEK GÜCÜ (INTERNATİONAL SECURITY ASSİSTANCE FORCE )
NATO : KUZEY ATLANTİK ANLAŞMASI ÖRGÜTÜ(NORTH ATLANTIC TREATY ORGANIZATION)
ÖSO :ÖZGÜR SURİYE ORDUSU
SSCB: SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ




            
   



                                          
                                                  İÇİNDEKİLER
 ÖZET…………………………………………………………………………….............1
         ABSTRACT……………………………………………………………………………..2
         KISALTMALAR………………………………………………………………………..4
         İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………….5
         GİRİŞ ……………………………………………………………………………………7
         I.BÖLÜM
         1.EL-KAİDE’NİN İDELOJİK TABANI……………………………………………….9 
         2.VEHHABİLİK………………………………………………………………………10
         3.AFGAN CİHADI……………………………………………………………………13
         4.USAME BİN LADİN………………………………………………………………..15
         II.BÖLÜM  
         1.EL-KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAPISAL ANALİZİ………………………..20
         2.EL-KAİDE NEDİR ?...................................................................................................20
         3.EL-KAİDE’NİN KURULUŞU………………………………………………………20
         4.EL-KAİDE’NİN AMACI ……………………………………………………………21
         5.EL-KAİDE’NİN İDEOLOJİSİ……………………………………………………….22
         6.ÖRGÜTÜN YAPILANMA STRATEJİSİ…………………………………………..23
         7.ÖRGÜTÜN MİLİTANI EYLEME HAZIRLAMASI………………………………24
          8.ÖRGÜTÜN HABERLEŞME VE PARA TRANSFER METODU…………………25
             8.1 Haberleşme Metodu……………………………………………………………...25
             8.2 Para Transferi Metodu…………………………………………………………...26
         9.ÖRGÜTÜN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EYLEMLER………………………………..27
         III.BÖLÜM
         1.11 EYLÜL 2001 TERÖR SALDIRISI …………………………………………….29
         2.11 EYLÜL’DEN SONRA…………………………………………………………..31
         3.11 EYLÜL NEYİ DEĞİŞTİRDİ ?.............................................................................35                                           
         4.ABD’NİN POLİTİKASI……………………………………………………………39
         5.11 EYLÜL NEDEN OLDU ?.....................................................................................41
         6.AVRASYA VE ORTADOĞU………………………………………………………44
         SONUÇ…………………………………………………………………………………45
         KAYNAKÇA………………………………………………………………………......50        












                                   
                                             GİRİŞ
              Uluslararası sistemde,  devletler, uluslararası örgütler kadar dünya siyasetine etki eden bir diğer unsur Terör örgütleridir.11 Eylül İkiz Kule saldırılarından sonra terörizm dünya gündemini her zamankinden daha fazla meşgul etmeye başlamıştır. Uluslararası sistemde El-Kaide, Taliban, Hizbullah ve son zamanlarda  DAEŞ terör örgütleri dünya siyasetine etki etmektedir.
               Dünya tarihinde ise  11 Eylül eylemleri ile dünya siyaset gündemine oturan El –Kaide’nin diğer terör gruplarından da farklı bir yönü vardır.ABD ,kalbinden vuran El –Kaide eylemlerini daha sonra artırarak devam ettirmiştir.Temelde Vehhabilik mezhebini ideoloji seçmiş El –Kaide , Cihat kavramı üzerinden eleman temin etmekte zorluk yaşamamaktadır.
              El kaide’yi anlamak için onun ideolojisini, etkilendiği unsurlarını ,teşkilat yapısını iyi bilmek gerekir.Düşmanı ancak düşmanın elindeki silahı etkisiz hale getirerek yenebilirsiniz.El-Kaide’nin elindeki en büyük koz ise Vehhabilik mezhebidir.
               El-Kaide’nin ideolojisi ile ilgili bilgilendirme yapıldıktan sonra çalışmamıza 11 Eylül saldırılarının nasıl gerçekleştiğine dair bilgi verildikten sonra Terör saldırısının ABD’nin iç ve dış politikasını ne yönde değiştirdiğine dair bir incelememiz olacaktır.
         Çalışmamız da bir asimetrik güç olan terör örgütlerinin Dünya Siyaseti’ne  ne derece etki ettiğini görmek, uluslararası ilişkilerde ve diplomaside artık göz ardı edilmemesi gerektiğini görmeye çalışacağız. Günümüzde de özellikle Suriye ve Irak’ta ki DAEŞ unsuru bu konu da çok vahim bir örnektir. Terör örgütleri 21.yüzyılın göz ardı edilmemesi gereken güçleri haline gelmiştir.
              Çalışmamızda ABD’nin müdahalede bulunduğu Afganistan ve Irak operasyonlarına detaylı bir şekil girmemiz konunun asıl noktasını dağıtacağında yüzeysel olarak bu iki müdahaleden bahsettik.Afganistan,çalışmamızda daha fazla ilgilendiğimiz konulardan biri oldu.ABD’nin ülkesinin çıkarları olarak Orta Doğu ve Avrasya’nın neden önemli olduğu hakkında coğrafi,tarihsel,yer altı zenginlikleri ile ilgili bilgiler III.bölümde başlıklarımız arasında.Yıllardır bu bölgede olan ABD’nin bu bölgeye neden bu kadar önem verdiğini bu bilgiler ışığında analiz etmeye çalıştık.
              Araştırmamıza AB ve NATO’dan belli noktalarda bahsedilmiştir.Afganistan’da halihazırda bulunan ISAF kuvvetlerinin NATO komutanlığında olması NATO’yu önemli hale getirmektedir.AB,ABD koordineli bir şekilde çalışma gayreti içerisindedir.ABD’nin Afganistan’a yapılan operasyon sırasında ‘Meşr-u Müdafaa’ olarak gören BM,aynı tavrı Irak’a müdahalesinde göstermemiştir.
               Çalışmamızda önemli bir husus ise İsrail-Filistin arasındaki sorundur.El Kaide ve türevi olan terör örgütlerinin sıklıkla malzeme olarak kullanılan bu sorunda çalışmamızın III.bölümünde analiz edilmektedir.
            Çalışmamızın ana teması El-Kaide terör örgütünün 11 Eylül neyi amaçladığını,neyi değiştirdiğini analiz etmektedir.Bu konuda böyle devasa bir terör eylemin idelojik,askeri ve lojistik tabanını analiz etmeden geçmek analiz için büyük bir eksiklik doğuracaktır. İlk bölümde örgütün ideolojisini açıklama yoluna gittik.İkinci bölümde ise örgütün yapısal analizini,kapasitesini,iletişim kaynaklarının analizini yaptık.Son bölümde ise 11 Eylül olaylarının etkisini,neden olduğunu,neyi değiştirdiğini analiz etmeye çalıştık.
        




          




              
               I.BÖLÜM
               1.El KAİDE’NİN İDEOLOJİK TABANI
               Dünya’da çağ açıp çağ kapatan öyle olaylar vardır ki tarih o olayları sayfasına hiç unutulmamak üzere nakış nakış işler. Yazının bulunması, Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi, Fransız İhtilali bunlara örnek verilebilir. Bunun dışında öyle bir olay vardır ki 21. yy Dünya Siyaset gündemine birden oturan El Kaide terör örgütü.İslam Halife Devleti kurma gayesi ile yola çıkan bu örgüt 21.yy Dünya süper gücü olan Amerika’yı kalbinden Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’u, kaçırdığı uçaklar ile vurdu.Pensilvanya yakınlarına düşen bir diğer uçağın istikametinin Washington’dan ki Beyaz Saray olması eylemin ne kadar büyük bir gaye taşıdığının açık bir şekli olduğunu kanıtlar nitelikte.
     11 eylül öncesi ve sonrası bir çok terörist eylem yapan El Kaide Terör örgütünün, İdeolojik tabanını, felsefi düşüncesini,eylemlere dayandırdığı olguları incelemeden örgütün neyi hedeflediğini bunun uğrunda neler yapabileceğini anlamamız gerçekten çok zordur.
               El Kaide temelde Vehhabilik mezhebini ideolojik temel kabul eden bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Suudi Arabistan’da Abdul El Vahhab tarafından oluşturulan bu mezhep günümüzde de kendini İslam dini ile özdeştiren bir çok terör örgütünün benimsediği mezheptir. Tabanını İbnu’l Teymiyye’nin yaptığı ideolojik çerçevesine de Abdul El Vahhab’ın yaptığı Vehhabilik ileri ki sayfalarda daha geniş bir şekilde incelenecektir.
               El-Kaide’nin oluşumuna müthiş katkı yapan bir diğer olay ise Afgan Cihadı’dır.Usame Bin Ladin’in parlaması,örgütün eleman ve mali kaynak edinmesi,Cihat kavramının iyice oturması Afgan Cihadı ile olmuştur.El Kaide için Afgan Cihadı bir nevi bir doğumun ilk aşaması diyebiliriz.İleri ki sayfalarda daha geniş bir şekilde Afgan Cihadı’nın El Kaide için önemine değineceğiz.

               Bir diğer unsur ise Müslüman Kardeşler Örgütü Arapça adı ile İhvanı Müslümin. Hasan El Benna’nın kurduğu bu örgüt İslam dünyasının ancak cihat ile kurtulabileceği düşüncesi etrafında kurulmuş bir örgüttür.Örgütün liderlerinden olan Seyyid El Kuttub’un idam edilmesi ile daha da radikalleşen bu örgüt El Kaide’nin oluşumunda örnek aldığı örgütlerden birisidir.Seyyid Kuttub’un ‘’Yoldaki İşaretler’’ adlı eseri ile Cihat ve Ümmetçilik kavramını temellendirdiği ve El Kaide’nin bu görüşleri de benimsediği bir diğer gerçek.
               En son olarak da örgütün lideri, kurucusu Usame Bin Ladin.Örgüt her ne kadar az önce bahsi geçen ideolojik unsurları temel almış olsa da Usame Bin Ladin’in dünya siyasetine bakış açısı,ideolojisi,aldığı eğitimde örgüt için önemli unsurlardır.Usame Bin Ladin’in hayat hikayesinden,ideolojisinden arındırılmış bir El Kaide terör örgütü çalışması, penceresi ve kapısı olmayan eve benzer.
    
               2. VEHHABİLİK
               11 Eylül 2001 saldırılarından sonra dünya gündemine oturan, dini bir ideolojiye sahip El –Kaide’nin benimsediği mezhep olan Vehhabilik, Muhammed İbni Abdulvehhab tarafından 18. Yüzyılda ortaya atılmış bir fikirdir. Muhammed İbni  Abdulvehhab ise  Vehhabilik   görüşünü  oluştururken 13.yüzyılda yaşamış olan İbnu’l Teymiyye’den etkilenmiştir.
               Harekete Vehhabilik adı karşıtlarınca yakıştırılmıştır.Hareket içinde yer alanlar,kendilerine Muvahhidun (tevhidciler) derler ve Hanbeli mezhebini İbn  Teymiye yorumuna uygun biçimde  sürdürdüklerini söylerler.[1] İlk başta dini bir hareket olan Vehhabilik daha sonraları siyasi bir vasıf kazandı.Arap yarımadasında daha sonra etkinlik kurarak devlet haline gelmeyi başardı.
               Vehhabilik’in siyasi bir nitelik kazanmasındaki en önemli unsur ise Muhammed İbn Abdülvehhab’ın düşüncelerinin, Deriye Emiri olan Muhammed bin Suud  (1744)  ile tanışmasıdır. Muhammed İbn Suud’un bu düşünceleri kabul etmesi ile Arabistan!a hakim olma imkanını elde ediyordu.İbn Abdülvehhab ise Deriye Emiri ile düşüncelerini daha geniş bir kitle üzerine etki etme olanağını kazanıyordu.İbn Abdülvehhab’ın  insanların şirk içinde bulunduğunu,bunların mal ve canlarının kendisine inanan kişilere helal olduğu söylüyor,Emir Muhammed ise bu fetvanın getirdiği ganimet olgusuyla yandaşlarını çoğaltıyordu.Abdülvvehab’ın ölümünün ardından siyasi niteliği daha fazla artan Vehhabi hareketi Muhammed İbn Suud’un oğlu olan Abdülaziz döneminde  Suud Emirliği , Halep’ten Hint Okyanusuna,Basra Körfezine ve Irak sınırından Kızıldeniz’e kadar yayılmış bulunuyordu.[2]
               Vehhabilik hareketi Osmanlı’nın ilk başta pek umursamadığı bir durumdaydı. Daha sonra Vehhabi hareketinin siyasi kimliğinin güçlenmesi neticesinde gözle görülür bir sorun olduğu ortaya çıktı. II. Mahmud, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Paşa’yı sorunu çözmekle görevlendirdi. Mehmet Ali Paşa oğlu Tosun komutasındaki ordu ile Mekke, Medine ve Taif’i Vehhabilerin elinden kurtardı.Onun akabinde direk Emir Abdülaziz’in üzerine yürüdü,Emir’in ölümü ile ağır yenilgiye uğrayan Vehhabiler,Abdülaziz’in yerine geçen oğlu Abdullah ve çocuklarının  esir edilerek İstanbul’a getirilmesiyle Vehhabilik hareketinin ilk dönemi kapanmıştır.İstanbul’a esir edilerek getirilen Abdullah ve çocukları asılarak öldürülmüştür.(17.12.1819)
               Savaş sırasında kaçarak kurtulmaya başaran Suudi hanedanından Türki Bin Abdullah, Necd bölgesinde yeniden faaliyete girişerek 1821’den 1891’e kadar sürecek ikinci Vehhabi devletini kurmayı başardı. En sonunda ise Suudi hanedanından Abdülaziz bin Suud Vehhabi devletini tekrardan kurdu. (1901) Hindistan İngiliz yönetiminin de desteğini sağlayan Abdülaziz 26 Aralık 1916 tarihli anlaşma ile İngilizlerce Necd, Hasa, Katif, Cubeyl ve kendisine bağlı diğer bölgelerin hükümdar olarak tanındı.[3]
               Osmanlıların yenik düşmesiyle sonuçlanan 1.Dünya Savaşı’nın arkasından Vehhabiler, Hail, Taif, Mekke, Medine Ve Cidde’yi de ele geçirdiler.(1921-1926).Abdülaziz, Necd ve Hicaz kralı olarak kabul edildi.(1926).20 Mayıs 1927 tarihinde İngiltere ile yapılan Cidde anlaşmasının arkasından da tam bağımsızlığını kazandı. Halen Suudi Arabistan Krallığı adıyla varlığını sürdürmektedir.
                Vehhabiliğin din anlayışı ise Muhammed bin Abdülvehhab’ın üzerinde durduğu tevhid (Allah’ın birlenmesi)  konusundaki yorumu çevresinde toplanır. İbn Abdülvehhab’a göre tevhid, kullukta Allah’ı bir tanımaktır.
               Daha öncede belirttiğimiz gibi Muhammed bin Abdülvehhab  Vehhabilik hareketinin ideolojik temelleri hazırlarken  Şam’da yetişen Harranlı İbni Teymiyye’den etkilenmiştir. İbn Teymiyye ‘felaket asrı’ olarak adlandırılan 12. Asrın sonu,13.asrın başında yaşadığı dönem içinde ‘keskin fetvaları’ ile biliniyordu.Haçlı Saldırıları,ardından Moğol istilası,parçalanan İslam ülkeleri çeşit çeşit hurafeler ile Haşhaşiler,Batinilik ve Nuseyrilik gibi sapkın İslami akımlarla karşı karşıya kalmıştır. İbni Teymiyye, İslam’ın bidatlardan temizlenmesi ve ilk dönem uygulamalara dönülmesi için uğraşmıştı.[4]
               Vehhabilik’e göre Kuran ve Sünnet’in dışında emir ve yasak tanımamak, Hz. Muhammed (s.a.v) ’in döneminde bulunmayan şeyleri ve tevessülü terk ederek Allah’ı birlemek gerekir. Herhangi bir hüküm koyucu tanımak, Allah’tan başkasından yardım dilemek, Peygamber için bile olsa, Allah dışındaki bir varlık için kurban kesmek, adakta bulunmak kişiyi küfre düşürür, can ve mal dokunulmazlığını ortadan kaldırır.[5] Bu ve buna benzer fikirler münasebetiyle Vehhabilik El- Kaide için biçilmiş bir ideolojik kaftan olarak karşımıza çıkmaktadır.
               Vehhabilik’in en önemli unsurlarından biriside bid’adlara[6] karşı takındığı tutumdur.  Vehhabilik’e göre Kuran ve Sünnet’te olmayan her şey bid’attır.Bid’adların çoğu şirke düşürmektedir ve şirke düşen insanların mal ve dokunulmazlığı yoktur.Günümüzde Irak ve Suriye terör estiren DAEŞ’de El Kaide gibi Vehhabilik’i benimseyen terör örgütlerindendir.Türbeleri yıkması,insanları şirke düştüklerini iddia etmesi, Hz. Muhammed dönemine dönülmesi gerektiğini savunması  Vehhabilik’in terör örgütlerini ne kadar etkilediğini kanıtlar nitelikte.
               Abdülvehhab ; ‘’Kitabu’t tevhid’’ adlı eseriyle insanları şirk ve bidatleri terk ederek dine girmeye çağırır. Çağrıya uymayanları kılıç zoru ile ikna etmenin gerekliğini vurgulamıştır.Abdülvehhab mezar türbe ziyaretleri,Tarikat ehli olma ve benzeri hareketleri nedeni ile şirke batmış müşrikler olduğunu ve bunların kan ve mallarının yandaşlarına helal olduğunu ileri sürmüştür.Bu fikirler daha önceden de isyan ve sahte peygamberlerin diyarı,Necd bölgesi halkına çekici gelmiştir.Böylece saldırganlık ve yağmacılık cihad adına kutsiyet kazanmıştır.[7]
               Vehhabilik’te şüphesiz en çok dikkat çeken olgu kendi kurallarına göre şirkten çıkanlarının mallarının, kendilerine helal olduğu düşüncesidir. El-Kaide terör örgütü yaptığı eylemleri dini metinlerle temellendirmeye çalışmaktadır. Usame Bin Ladin, Şeyh Havali ve Şeyh Hamud b. Ukla’ya çok sayıda atıf yapmakta ve övgüyle bahsetmektedir. Her iki Şeyh’te Vehhabi mezhebine mensuptur.11 Eylülü saldırılarından sonra Şeyh Hamud b.Ukla’nın eylemleri meşruu gösterme çabası da bir diğer dikkat çekici nokta olarak tarihe not düşülmüştür.
               11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren 19 teröristinden 15’inin Suudi vatandaşı ve dolayısıyla Vehhabi olması, Vehhabilik’in El Kaide için önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Afganistan’da yeni üye eğitimleri sırasında ideolojik eğitimde Abdullah Azzam tarafından aktarılan, Usame Bin  Ladin ile Eymen El-Zevahiri tarafından verilen derslerle oluşturmuştur.Bu derslerde ağırlık olarak İbn-u Teymiyye’nin görüşlerine atıf yapılmaktadır.
               Vehhabilik’in örgüt içinde bu kadar güç kazanması Afgan Cihadı sırasında olmuştur. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ve bunun Amerika’nın Orta Doğu politikası ile çelişmesi Amerika’yı yeni stratejiler yaratmaya itti. Suudi Arabistan ve Pakistan’da cihadın yeni yorumunun yayılması için çaba sarf etti. Amerika’nın besleyip büyüttüğü ve Afgan Cihadı ile başarıda kazanan bu strateji daha sonra bumerang gibi Amerika’ya dönmesi de bir o kadar ilginç ve şaşırtıcıdır.
               Her ne kadar El –Kaide, DAEŞ, Taliban İslam dinini öne sürerek katliamlar, algı operasyonları da yapsalar İslam dini şiddeti,masum insanları öldürmeyi yasaklamıştır.
    

   

     3.  AFGAN CİHADI
               El-Kaide terör örgütünün askeri, ideoloji temellerinin atıldığı Afgan Cihadı, El -Kaide için bir nevi örgütün temelinin atıldığı bir özellik taşımaktadır. Afgan Cihadı, Afganistan’da Sovyetler Birliğine karşı başlatılmış ve başarılıda olmuş bir ayaklanma veya savaştır.
               ABD’nin, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etme planı üzerine Orta Doğu’daki çıkarlarına aykırı bir durum olduğu için ABD, Radikal İslami grupların oluşmasında büyük katkı sağlamıştır. ABD, bu gruplara milyar dolarlar akıtarak Afganistan’da Sovyetlere karşı savaşmaları için gerekli lojistik, maddi, manevi altyapıyı sağlamıştı.
               ABD’nin ilk desteklediği devletlerden biride mezhebi itibariyle Cihad kavramının daha da elverişli kullanabileceği için Suudi Arabistan üzerinden bu faaliyetleri yürüttü. Suudi Arabistan ve ABD’nin petrol ile dolar üzerine inşa ettiği özle ilişkinin rolü büyüktür.’’Yeşil Kuşak’’ denilen bu projeyle Suudiler; Vehhabi mezhebinin etki alanını genişletirken, kendi hanedanlıklarını korumuştur. ABD ise,Suudi petrollerinin imtiyazlarını korumuş ve Sovyetler Birliği’nin etki alanını güneye taşıyacak komünist dalganın  da önüne set çekmiştir.[8]
               Amerika’nın Afgan Cihadını örgütlemede iki temel çıkar gözettiğini görüyoruz. İlk olarak, Dünya üzerindeki 1 milyar Müslüman’ı Afganistan’da, Sovyetler Birliği’ne karşı kutsal bir savaşta birleştirmektir. İkinci olarak ise İki İslami mezhep olan Şii ve Sünni mezhepleri arasındaki doktrinsel ayrımı, siyasi bir bölünmeye dönüştürerek İran Devrimi ile etkisi daha da artan Şii olayını sınırlamaktadır.
               Amerikan yönetimi, Afgan Cihadı’nda CIA ajanları ile de var olmuştur. Amerikan Başkanı Reagan’ın ikinci döneminde ‘’mücahitlere artırılmış örtülü asker yardımı’’ onaylayan ve gizli Afganistan Savaşının yeni bir hedefi Afganistan’daki Sovyet birliklerini örtülü eylemle yenip Sovyetlerin geri çekilmesini teşvik etmek olduğunu belirten 166 Sayılı ulusal Güvenlik Kararı Direktifini imzalamıştır.[9]  
               ABD, Afgan Cihadı’nda savaşçılara  ‘’Stinger’’ adlı uçak ve helikopterler üzerinde etkili olan silahları vermesi de bir diğer dikkat çekici hususların başında gelmektedir.1986 yılında verilmeye başlanan Stinger füzeleri ABD için bugün Suriye’de muhaliflere verildiği iddia edilen silahlar arasında da adı geçmektedir. [10]   
               ABD, yetiştirdiği en ünü teröristlerden biride kuşkusuz Usame Bin Ladin’dir. Arundrathi Roy’un bu konuda yaptığı saptama çok ilginçtir. Roy, ‘’bin Ladin CIA tarafından yaratılmış ve FBI tarafından aranmış olma seçkinliğine sahip’’ olduğunu belirtmiştir. CIA, Usame Bin Ladin, Abdullah Azzam ve Şeyh Ömer Abdül Rahman’ı da yetiştirmiştir.
               ABD’nin, Afgan Cihadın’da körüklediği Vehhabilik ve Cihat kavramları   bumerang  gibi Afgan Cihadı’nın bitmesiyle ile kendisine karşı terör dalgaları halinde geri dönmüştür.
                Afgan Cihadı ile fon sağlama, ideolojik taban,eleman temini gibi ve bunun üstüne de Afgan-Arap savaşçılar arasında popüler olma özelliğini kazanan Usame Bin Ladin,Afgan Cihadı sonra Amerika’yı düşman ilan etmiştir.
                Afgan Cihadı, 1979’ da Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesiyle başlamış  15 Şubat 1989’da Afganistan’dan çekilmesiyle sona ermiştir. Afganistan tarihte Sovyetlerin faciası olarak yerini almıştır. Sonrasında ise ortaya çıkan değişik radikal İslami gruplar ile ABD,  Avrupa’ nın başına terör belası olarak geri dönmüştür.
               Dünya ticaret merkezi’ne düzenlenen eylemde kullanılan bomba patlatıldığında, altmış metre genişliğinde birkaç kat derinliğinde bir krater açmıştır.CIA elkitapçıklarında öğretilen şekilde üretilen bomba ,amonyum nitrat ve yakıttan oluşmaktadır.Amerika, kendi yaktığı ve sürekli odun attığı ateşe bu sefer kendisi düşmüştü.
               Savaş sonrası verilen silahların geri alınamaması,Afgan Cihadında yer alanlar Casusluk,Askeri eğitim ve yakın savunma eğitimleri alması ne kadar tehlikeli olduklarının göstergesi.Savaştan sonra,Mücahidler’in bir kısmı ülkelerine dönerken bir kısmı Afganistan’da kaldı.Ülkesine dönen Usame Bin Ladin’de sistemi eleştirmekten kendini geri almadı.Afganistan’da Sovyetlerin desteklediği Demokratik Afganistan Cumhuriyeti gücünü kaybetmiştir. Onun yerine Deobendi geleneğinden gelen Taliban başa gelmiştir. Taliban’ın başa gelmesi El Kaide için sığınacak güvenli bir liman haline getirmiştir Afganistan’ı.


               4.  Usame Bin Ladin
                Usame Bin Ladin’in kökleri Yemen’deki Hadrumevt’e dayanmaktadır. Usame Bin Ladin’in babası Muhammed Avad Bin Ladin,1930 yılında Hadremevt’ten Cidde’ye ulaştı. Cidde limanında hamal olarak çalıştı.Daha sonraları Muhammed Avad Bin Ladin Suudi Arabistan’ın en büyük müteahhidi olmayı başardı.Suud yönetimi ile iyi ilişkiler kuran Muhammed Avad ilerleyen zamanlarda bu ilişkileri iyi kullandı ve Suudi Arabistan’da pratik olarak İnşaatlar Bakanlığı’ndan sorumlu kılındı.[11]
                Usame Bin Ladin bu koşullar altında 1957 yılında, Suriyeli bir anneden doğdu. Sayıları yaklaşık 50 olan kız-erkek kardeşler arasında yedinci sırada idi.
                Usame Bin Ladin, Cidde Kral Abdülaziz Üniversitesi’nde ekonomi ve yöneticilik eğitimi almıştır. Bu üniversite Usame Bin Ladin’in geri kalan hayatı için belirleyici etkisi olan hocası Abdullah Azzam ile tanıştığı yerdir.[12]Usame Bin Ladin ülkesi ve ülke dışındaki İslam dünyasında gelişen olayların tesiriyle dini konulara eğilimi artmıştır. Usame Bin Ladin’in dini görüşü ise Vehhabi İslam tutumuyla özdeşleşmektedir. Usame Bin Ladin‘in hayatında derin izler bırakan Müslümanlar Kardeşler Cemaati’nin ruhi babası Muhammed Kutup ve Abdullah Azzam Ladin’in görüşlerinin şekillenmesinde temel etkenlerden birileridir. Usame’nin her sene babasından arda kalan bir alışkanlık olan İslam dünyasından seçkin şahsiyetlerin misafir edilmesi de onun muhafazakar kimliğini güçlendiren bir diğer etken olarak kabul edebiliriz.
               Usame Bin Ladin’in Afganistan’a olan ilgisi Rus işgalinden ilk haftalarında başladı. Usame Bin Ladin işgalin üzerine Pakistan’a bir yolculuk düzenledi. Pakistan’da kaldığı bir ay içinde Afganistan hakkında detaylı bir araştırma içinde Suudi Arabistan’a döndü. Usame Bin Ladin Suudi Arabistan’a döndükten sonra Abdullah Azzam ile cihada gelenlerin işlerini düzene sokmak için Mektep el-Hidamat’ı kurdu.Usame Bin Ladin Pakistan’a gelen gönüllüler için eğitim kampları oluşturmuştur.CIA bu kamplarda Sovyetlerle iyi savaşmaları için her türlü eğitimi vermiştir.ABD ise Mektep el-Hidamat’a milyonlarca  dolarlar akıtmıştır.[13]
              1982 yılında Usame Bin Ladin cihada katılmak için Afganistan’a cihada katılmaya karar verdi. Afganistan’dan doğal tabiatındaki zorlukların farkında olan Usame Bin Ladin müteahhitlik tecrübelerinden yararlanarak dağları düzleştirmelerine,kışlalar inşa etmeleri için yanına giderken çok sayıda ekipman,dozer,ekskavatör götürdü.1984 yılında ise artık cihat kurumsallaşmaya başladı.Kendi koydukları isim ile Peşaver’de  Ensar evi kuruldu. Bu ev cihada gelenleri, cihada da gelenlerin, cihada katılmadan önceki ilk durağı oluyordu. Bu sırada Abdullah Azzam’ın kurduğu Hizmetler Bürosu adlı yapıda cihat için gerekli bağışların toplanması,medya ile cihada katılımının artırımı gibi çalışmalar yapmaktadır.[14]
               1989 yılında tam olarak Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Usame Bin Ladin ülkesi Suudi Arabistan’a geri dönmüştür. Daha sonralar Suudi hükümeti, Usame Bin Ladin’in Irak rejimi karşıtı verdiği konferanslar yüzünden Usame’ye yolculuk yasağı konuldu. Usame, Irak lideri Saddam Hüseyin’in rejiminden ve politikalarından aşırı derecede rahatsızdı ve bu konu hakkında kardeşi ile Prens Ahmet Bin Abdülaziz’e bir mektup gönderdi ve Saddam rejimine dikkat edilmesi gerektiği yönde uyarı yaptı. Saddam’ın Kuveyt’i işgali üzerine ise bir teklif daha sundu. Irak’tan gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı ülkesini koruma görevini üstüne almak istiyordu. Suudi yönetimi Usame’nin teklifini değerlendirmek bir yana öyle bir karar aldı ki Usame’nin geri kalan hayatı için bir dönüm noktası teşkil edecek olan Amerikan Kuvvetleri’nin çağrılması ilanıydı. Usame’ye göre Hz Muhammed’in gönderilmesinden bu yana,15 yüzyıl öncesinden bugüne, kafirler ilk defa askeri güçleriyle Arap Yarımadası’nı hakimiyet altına alacaklardı.[15]Usame bundan sonra iki yönde bir çalışma içerisine girdi. İlk olarak tüm Müslümanların,özelliklede Arap Yarımadası’ndakilerin savaşa hazırlanmaları gerektiği yönünde fetva çıkartmaktır.Bu fetvayı da çıkarmayı başarmıştır.Fetvayı veren kişi ise Şeyh İbn Useymin bu fetvayı fiilen vermiştir.Usame bu fetvayı adam kazanmak için çok iyi kullandı.İkinci husus ise yeni bir bağımsız şer’i bir müessese kurulması çalışması idi.Ona göre Arabistan’daki Büyük Alimler Heyet Kurumu ABD’nin oyuncağı olmuştur.
               Usame, Arabistan’da yönetim tarafından faaliyetleri durdurma noktasında bir çok kez ikaz edildi. Lakin Usame her seferinde bunu reddetti ve daha da şiddetli çalışmalar içine girdi. En sonunda ise Suudi Arabistan’dan Prens Ahmet’in bir kere mahsus izni ile iş görüşmesi için gittiği Pakistan’dan bir daha Suudi Arabistan’a dönmedi. Daha sonraları ise Pakistan’da durmanın tehlikeli olabileceğini düşündüğü için Taliban’ın etkisinde olan Afganistan’a geçmeye karar verdi. Suudi istihbaratı, Pakistan İstihbaratı ile Usame’nin öldürülmesi veya kaçırılması için çalışmalar yapsalar da başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun sebebi ise Pakistan İstihbaratı içinde çok sayıda Usame sempatizanını kaynak teşkil edebiliriz.
               Usame, Afganistan’da kıskaçta olduğunu,gözlerin onun üzerinde olduğunu anlayınca burada durmanın faydasız olacağını düşündüğü için özel bir uçakla Sudan ‘a gitti.Usame ,Sudan’da herhangi bir askeri eyleme katılmazken burada daha çok müteahhitlik mesleğini devam ettirdi.Bunlardan en meşhuru da Hartum’dan Port Sudan’a uzanan El-Tehaddi yolu projesi idi.[16] Suudi yönetimi daha sonraları Usame’nin ülkeye dönmesi için çağrı yapsalar da olumlu geri dönüş alamadılar.Sudan yönetimi de Usame’yi verme taraftarı değildi.Usame,Suudi Arabistan’daki bir çok iş adamını,  Sudan’a yatırım yapmak için ikna etmişti ki bu da Sudan’ın son derece işine geliyordu.Tüm bu olayların üzerine 1994 yılında Kral Fahd ,Usame Bin Ladin’in Suudi Arabistan vatandaşlığını elinden aldı.
               Vatandaşlığını alındığı zamanlarda Suudi Arabistan’da Meşru Hakları Savunma Komitesi davasının yansımaları ve kurucuları ile sempatizanlarının tutuklanma kampanyası meselesi idi. Bu dava itibariyle Usame, Suudi yönetimine karşı ilk aleni bildirisini yaptı. Bu bildiride vatandaşlığının elinden alınmasına cevap verdi. Daha sonraları Nasihat ve Islah Kurulu kuruldu. Bu kurul bildirileri Usame adıyla değil kurul adıyla yayınlıyordu. Sudan’da kaldığı dönem içerisinde Somali ve Yemen olayları ve birde Riyad patlaması yaşanmıştı. ABD ve Suudi yönetimi bu eylemlerde Usame’nin parmağı olduğunu iddia ediyor. Usame ise eylemlerle övünüyor ancak direk kendisine atfetmiyor, genel dairesinden sayıyordu. Riyad  patlaması, Suudi Arabistan hükümetinin Sudan’a baskılarını iyice artırdı. Usame, Sudan’ın kendisine direk ülkeden çıkmasını söylemediklerine rağmen artık ülke için sıkıntı teşkil ettiğini anladı ve  1995 yılında Sudan’dan özel bir uçakla ayrılarak Afganistan’a doğru yöneldi.İlk olarak Celalabad’a gelen Usame burada kendisine bir mekan tesis etti.Bu sıralarda ise Suudi Arabistan’da bulunan Hobar’da şiddetli bir saldırı oldu ve 20 Amerikan askeri öldü.Usame, yine eylemi kabul etmek yerine övme yöntemini seçti.Suudi  yönetimi ise Usame’nin sempatizan kazanmasını önlemek için eylemi İran Şii unsurlarının üstüne yıktı.
               Hobar patlamasından kısa süre sonra Usame, ’’ Kafirlerin Arap Yarımadası’ndan Çıkarılması İçin Cihat İlanı’’  yayımladı.[17] Bildiri, Arap yarımadasındaki ABD kuvvetlerinin bulunması durumunu ve bu konunda yapılması gerekenleri içeriyordu. Bildiri bir çok gazete ve Haber ajanslarında yer bulma imkanı elde etti. Bu sırada ise Suudi Arabistan, Usame’nin sığındığı Celalaband bölgesinde güçlü bir nüfuzu bulunan Yunus Halis’ten Usame’yi iade istiyordu ve yine olumlu cevap alamıyordu.
               Daha sonralarında ise Taliban’ın koruması altına giren Usame Bin Ladin , Molla Ömer’in Usame’yi Suudi Arabistan’a vermemesi üzerine etki alanını iyice genişletmeye başlamıştır.Bazı dönemlerde Molla Ömer ve Usame Bin ladin arasında anlaşmazlıklar yaşansa da Mola Ömer Usame’yi Suudi Arabistan’a vermedi.Suudi Arabistan belki iyi etkisi olur diye Taliban yönetimini tanıyan ilk ülkelerden olsa da bu işe yaramadı.Daha sonraları ise Suudi yönetimi Taliban temsilcisini ülkesinden kovarak bu ikili ilişkiyi sonlandırmıştır.Bin Ladin’in Afgan Savaşı’ndaki başarısı ve Taliban’a yardımı Molla Ömer için belirleyici bir tutum sağlaması için önemliydi.Taliban’ın Dostum ve Şah Mesut’a karşı mücadelesinde yanında durması da Usame için artı puanlardandı.Tüm bu olanlar etkisinde Usame popülaritesini artırmayı başarmıştır.Daha sonraları bir çok kez suikast girişimlerini maruz kalan Usame Bin Ladin bir çok kez bunları atlatmayı başarmıştır.Suudi yönetimi Taliban yönetimini tanımasına rağmen,her sene Taliban liderleri hac görevini yerine getirmek için davet etse de Usame’nin iade edilmesini sağlayamamıştır.
               En sonunda ise Taliban, Usame Bin Ladin’i azlederek korumasında olmadığını belirtmiştir. Usame Bin Ladin, 23 Şubat 1998 yılında Küresel İslami Cepheyi bir bildiri ile kurdu.  Örgüt,  daha sonra, Arapça manası ‘’temel, üs, karargah ’’ olan ‘’El-Kaide ‘’ olarak ünlenmiştir. [18]
               1958 yılında Suudi Arabistan Riyad’da doğan. Müteahhit, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Usame Bin Ladin. Dünya tarihine hiç unutulmamak üzere ismini yazdırmıştır. Kati Vehhabi tutumu ile örgütün ideolojisini şekillendirmiş. Güçlü mali yapısı ile finansman ve silah sağlama noktasında güçlük çekmemiştir.ABD’nin Afgan Cihadı’nda desteklemesi ile de rahat hareket etmiştir.Daha sonra Amerika ve Avrupa’ya çok ağır bedeller ödetmiştir. 11Eylül, Londra,  Madrid, İstanbul ve daha nice terör eylemlerinden sorumlu tutulan Usame Bin Ladin, Amerikan Kuvvetlerinin Navy Seals adlı özel askeri birliğinin 2 Mayıs 2011 yılında yaptığı operasyon sonucunda Pakistan’da bulunan Abbottabad kentindeki bir evde öldürülmüştür.[19] Cesedi ise denize atılmıştır. Bunun yanı sıra Pulitzer ödüllü Amerikan gazeteci Seymour Hersh Amerika’nın bu operasyonla ilgili yalan söylediğini Usame Bin Ladin’in Pakistan istihbaratınca ABD’ne teslim edildiğini operasyonun bir tiyatro olduğunu belirtmesi de dikkat çekici bir noktadır. Gazeteciye göre ceset denize atılmadı.,Hindikuş dağlarına atıldı.Seymour Hersh bu bilgiyi ise operasyona katılan bir askerin ifadesine dayandırmaktadır.[20]
     
           
               II.BÖLÜM        
               1.EL-KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN YAPISAL ANALİZİ     
               Şimdiye kadar El Kaide terör örgütünün ideolojisini ve bu ideolojiyi etkiyen üç unsuru inceledik. Vehhabilik,Afgan cihadı ve örgütün kurucu lideri Usame Bin Ladin ile örgütün hangi ideolojiyi benimsediği analiz etmeye çalıştık.
               Çalışmamızın bundan sonraki hedefi ise; El Kaide terör örgütünün amacı, yapısal analizi, mali kaynaklarını, haberleşme sistemini incelemek olacaktır.
    
               2. EL – KAİDE NEDİR ?
               El Kaide; birçok ülkeden militanlara sahip, dünya genelinde faaliyet gösteren çok uluslu yasa dışı bir örgüttür. El- kaide ismini ise Afgan Cihadı sırasında kurulan Ensar Evi’ne gelen herkesin tüm kayıtların tutulması için veri tabanı oluşturma çalışmasına girildi. El-Kaide’nin Ensar Evi, eğitim kampları ve cephelerden oluşan bir düzeneği kapsaması esasına dayanarak El-Kaide kaydı ismi verildi. El –Kaide’nin kelime anlamı ise ‘’ temel, üs, karargah dır.Örgütün ilk kurulduğunda adı ise Küresel İslami Cephe’dir
           

               3.  EL –KAİDE’ NİN KURULUŞU
               El-Kaide’nin alt yapısı Sovyet işgaline karşı gönüllülerin gittikleri Peşaver ile Afganistan’da atılmıştır.1980‘lerde çok sayıda Müslüman, Sovyetler’ e karşı savaşmak için Afganistan’a gitmiştir. Bu sırada zengin bir Suudi milyoner olan Usame Bin Ladin’in önemli bir rolü vardır. Afgan Cihadı sırasında Abdullah Azzam ile savaş için gerekli fon,elaman temini için çalışmıştır.Savaştan sonra Suudi Arabistan’a dönen buradan da daha sonra sırasıyla Pakistan,Afganistan,Sudan ve tekrar Afganistan’a dönen Usame Bin Ladin , Taliban lideri Molla Ömer’e bağlılığını bildirmiştir.ABD ve Suudi Arabistan’ın iade taleplerini reddeden Molla Ömer ‘e ,Usame Bin Ladin  055 Tugayını kurarak muhaliflere karşı savaşmak için destek vermiştir.[21] Daha sonralarında ise Taliban lideri Molla Ömer ile Usame Bin Ladin’in arası açıldı.
                23 Şubat 1998 yılında örgütün varlığı bir bildiri ile dünyaya ilan edilmiştir.Bu bildiride Usame Bin ladin, Mısır Cihat Cemaati adına Doktor Eymen El-Zevahiri,Mısır İslami Cemaati adına Rufai Taha imza attı. Yayınlanan bildiri gazetelere dağıtıldı  ve bu bildiri bir çok gazete tarafından yayınlandı.[22] Örgüt bu bildiri ile varlığını resme ilan etti. Örgütün ilk adı ise Küresel İslami Cephe’dir.
                
               4. EL KAİDE’NİN AMACI
               El Kaide‘nin amacı; dünyadaki tüm Müslümanları katılımı ile silahlı mücadele yöntemini kullanarak halife Devleti oluşturmaktır. Bu yolda ise Batı etkisindeki tüm Müslüman hükümetleri yıkmayı, sınırları kaldırmayı ve böylelikle bir halife yönetiminde Panislamizm doğrultusunda kendisine yakın gruplarla işbirliği yaparak İslam ülkelerinden özelliklede Afganistan ve Suudi Arabistan topraklarından çıkartarak dünya çapında bir devlet kurmaktır.[23] Son zamanlarda Irak ve Suriye üzerinde etkisini artıran El-Kaide uzantısı olan DAEŞ terör örgütünün kendini İslam Devleti demesi de örgütün emellerini açıklamak için bize yardımcı olan bir diğer kaynak.
               Örgütün temel düşman belirlediği nokta ise örgütün Usame Bin ladin’den sonra en yetkili ismi olan Zevahiri’nin açıklamaları incelendiğinde ABD’nin Hicaz bölgesinde çıkarılması ve Dünya Yahudi Hükümeti’ne karşı savaşmaktır.[24] Örgütün en nihai hedefi ise Mısır merkezli bir İslam devleti kurulmasıdır. Bu uğurda ise Cihat kavramını çok iyi kullanmayı başaran El-Kaide daha öncede belirttiğimiz gibi Vehhabilik mezhebini kendine temel edinmiştir. Bu uğurda büyük eylemlere girişerek toplumda korku,tedirginlik yaratmak El Kaide’nin temel vasıflarından birisidir.Örgüt, Batı toplumunu askeri yönden vurmakla birlikte daha çok sosyolojik,psikolojik olarak yıpratma yolunda da çalışmaktadır.11 Eylül , Madrid ,Londra ,İstanbul, Afrika elçilik saldırıları ve daha nicesi batı toplumuna olumsuz etki yaratmıştır.11 Eylül ile ABD kalbinden vurabileceğini gösteren örgüt ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlayarak toplum nezdinde ulaşmak istediği tedirginliği yaratmayı başarmıştır.
      
               5.   EL- KAİDE’NİN  İDEOLOJİSİ
               El –Kaide ideolojisi ile ilgili ilk bölümde bahsettiğimiz Vehhabilik’e bu bölümde değinmeyeceğiz. Örgüt için çok değerli olan Usame Bin ladin’in hayat çizgisini değiştiren Abdullah Azzam örgütün yaptığı eylemleri dini temelde meşrulaştırmak için en önemli ismidir. Abdullah Azzam, El –Ezher’de çalışan daha sonra Kral Abdülaziz Üniversitesinde Cidde’de öğretim görevliliği yapan Filistinli bir ilahiyatçıdır. Abdullah Azzam, Afgan Cihadında topladığı fon ve yaptığı çalışmalar ile mücahit direnişinin kilit ismi olmuştur. En sonunda ise 1989 yılında Peşaver’de bir suikast sonucu öldürülmüştür.
               Abdullah Azzam’ın en önemli eseri, ‘’  Fi Zilali Süreti’t – Tevbe ‘’ adlı kitabıdır. Türkçe olarak anlamı ise Tevbe Süresi tefsiridir. Kitapta El –kaide için gerekli ideoloji taban oluşturulmuştur. Eserde Orta Doğu’da pek çok lider tekfir edilmiştirBu eser katı yorumları ile terörizme, İslam dininin terör ile anılmasına ve İslam dinine karşı ön yargı ile yaklaşılmasına sebep olmuştur.[25] Abdullah Azzam kitapta her ne kadar eylemlere kaynak teşkil etmek için Kur’an ayetlerine ve Hadislere atıf yapsa da, İslam dini huzur ve barışı teşvik eden bir dindir. Cihat kavramını kafasına göre yorumlayan Azzam,  Tirmizi’nin rivayetinde sahih hadis olarak belirttiği ‘’ Gerçek mücahit, nefsiyle cihat edendir. ‘’  ( Fedailu’l- Cihad 2 , 1621 ) . Abdullah Azzam’ın cihat konusunda bu hadisi görmemezlikten gelmesi konunun dini olmayıp terörizme ideoloji hazırlamak olduğu belirtilmektedir.[26] El- Kaide’nin ABD,Yahudi ve Batı güçlerine açtığı savaşla birlikte Batı güdümünde olduğu düşündüğü Müslüman Devlet liderlerine de savaş ilan etmiştir.Düşmanın ,yakarak ,haşlayarak ,tepesi sütü dağdan atarak ve bıçaklayarak öldürülebileceğini caiz olduğunu belirtmiştir.Halbuki Hz. Muhammed bunları yasaklamıştır. Kur’anı-ı Kerim’de, Nisa Süresi 93. Ayette ‘’Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş,lanet etmiş ve onun için büyük azap hazırlamıştır. ‘’ [27]  denilmektedir.
               Kitapta Usame Bin Ladin övülmüş, insanları savaş psikolojisine hazırlamak için her türlü temel teşkil edilmeye çalışılmıştır. Abdullah Azzam Batı’nın Haçlı Kuvvetleri olduğunu ve sonuna kadar savaşılmasını belirtmiştir. Azzam kitabında, Seyyid  Kutup’a da atıflar yapmaktadır. Örgüt temelinde Cihat kavramını kullanmaktadır.Seyyid Kutup ‘un ‘’ Yoldaki İşaretler ‘’  adlı eseri bu konuda Azzam’ın yararlandığı önemli kaynaklardandır.Kutup’un cihat için ; batıya karşı yapılması gerektiği ,İslam’ın şer’i düzenin hakim olmadığı yerler ile haraç verinceye kadar savaş yapılması gerektiği, cihadın silah ile yapılabileceği,cihadın sürekliliğine vurgu yapması gibi iddialar El-Kaide ideolojisi ile uyuşmaktadır.[28]Abdullah Azzam ,Seyyid Kutup dışında atıf yaptığı bir diğer kişi ise Vehhabilik’in temelinin dayandığı  İbni Teymiyye’dir.
              Örgütün ideolojisi babası olan Abdullah Azzam’ın bu ideolojisini yayılmasına yardım eden kişiler ise Eymen El Zevahiri ve Usame Bin Ladin’dir. Yeni gelen üyeler örgüt için elverişli hale getirmek bu iki kişinin üstlendiği görevdir.
               Örgüt her ne kadar yaptığı eylemleri ayet, hadis ve fetva ile desteklemeye çalışsa da iyiliği, barışı, huzuru teşvik eden İslam dini ile alakası olmayan bu terör örgütü çoğu defa verdiği fetva ve yaptığı eylemlerle kanıtlamıştır.
                 

                 

               6. ÖRGÜTÜN YAPILANMA STRATEJİSİ
               Örgüt, hücre yapılanması şeklinde bir oluşum içerisindedir. Örgüt, Afgan Cihadı’nda CIA tarafından eğitildiğinden askeri, casusluk, istihbarat yönünden gelişmiştir. 11 Eylül 2001’den önce Örgütün komuta kontrol yapısı; en üstte Usame Bin ladin onun altında bütün operasyonları onaylayan Şura Meclis, Dini Komite, İş Komitesi, Medya Komitesi ve Seyahat komitesinden oluşmaktadır. [29] Örgüt medya koluna önem vermiştir. Bin Ladin birçok kez basına demeç vermiştir.
               El Kaide’nin eylemleri üç aşamada gerçekleşmektedir. İlk aşama operasyon için yerel militanlar işe alır fakat bu elemanlar operasyonla ilgili detaylı bilgiye sahip olmaz. İkinci aşama ise uykucular diye nitelendirebileceğimiz eylem öncesi normal vatandaşmış gibi yaşamaya gönderilenler. En sonunda ise eylem yerine getirilir.Görevi başarmadan önce hayatta kalanlar tekrar yer altına inerler. El –Kaide eylemcilerinin yerlerinin eylemden önce tespit edilememesin sebebi örgütün bu esnek yapılanması yüzündendir. Afrika’da elçilik saldırıları buna örnektir.11 Eylülü saldırılarının da 4 hücre tarafından yapılması da bir diğer örnektir.
               El Kaide’nin   hücre yapılanmasını seçmesindeki temel sebeplerden birisi tespiti zor olmasıdır.Hücreler birbirinden habersiz birisi yakalansa diğerini etkilemeyecek şekildedir.El Kaide’nin hücre yapılanmaları aktif ve girişkendir.Kendileri eylem planlayıp,kaynak bulabilirler.El kaide halen dünya üzerinde birçok uyuyan hücreye sahiptir.
               Örgüt içinde akraba evliliği ile örgüt içine sızma engellenmeye çalışılmaktadır .Teröristler interneti eylemlerin tekniklerini,prosedürlerini yayınlamak için kullanmaktadır.Örgüt teknolojiyi son derece verimli ve dikkatli kullanarak yakalanmalarını engellemektedir.
               Örgüt, bir çok terör örgütüyle,vakıflarla iç içe bağlantılıdır.Irak ve Suriye’de DAEŞ, Nijerya’da Boko Haram  ve Suriye’deki El- Nusra Cephesi bu örgütlere örnek verilebilir.
               7.ÖRGÜTÜN MİLİTANI  EYLEME HAZIRLAMASI
                El-Kaide terör örgütü eylemlerini hazırlarken hücre sistemi kullandığını bazen eylemi bir hücre gerçekleştirirken bazen de hücreler beraber yapmaktadır.EL-kaide militanları için temelde ideolojik düşünceye ağırlık vermekte ve bunu ‘’Cihad’’ kavramı çerçevesinde oturtmaktadır.Militanların eğitiminde önemli bir yer teşkil eden kamplarda El-Kaide militanlarına ‘Cihad Ansiklopedisi’ dağıtmaktadır.Bu ansiklopedi 7.000 sayfa ve 10 ciltten oluşmaktaydı.Ansiklopedinin içerisinde askeri taktikler,emniyet ve istihbarat,hafif silahlar,patlayıcılar,el yapımı bomba vb. gibi konular vardı.[30]Kamplarda gerekli ideolojik ve askeri eğitimi alanlar bulundukları ülkelere tekrardan geri gidiyorlardı.Dünya üzerinde ki militanların ideolojisini güçlü tutmak adına teknoloji üst düzeyde tutulmakta.Ladin,El-Zevahir’nin yaptığı konuşmalar kaydedilerek CD’lerle dünya üzerine dağıtılmaktadır.Bu şekilde eleman temini kolaylaştırılmaktadır.Örgüt,militanlarına maddi konuda büyük destek sağlamaktadır.El-Kaide’nin örgütünün mali yapısı pek fazla bilinmemektedir.Örgüt yapacağı eylemlerde çok iyi bilgi toplama,lojistik bilgiye sahiptir.Buna da CIA’nın Afgan Cihadı sırasında verdiği eğitimlerin yeri büyüktür.   
               
               8.  ÖRGÜTÜN HABERLEŞME VE PARA TRANSFER METODU
               1. Haberleşme Metodu
               Örgüt iletişimde genel olarak gizliliği önem vermiştir. Yedek ve ikaz iletişim sistemi oluşturmuştur. Herhangi bir hücre yakalandığında bağlı diğer gruplar uyarılıyor ve saklanılması talimatı veriliyor.
               Örgüt üyelerinin iletişimde üç prensibi bulunmaktadır;
               1 ) Eylemlerle ilgili yapılan yüz yüze görüşmeler örtülü, hızlı ve belirgin yerlerde olması gerektiği,
               2 ) Hücre komutanının kimle ayrı ayrı yerlerde ne konuşacağını belirlemesinin önceden belirlenmesi bununda elemanların birbirlerini tanımayacağını,
               3) Yüksek rütbeli komutanların, düşük rütbeli komutanlara iletişimi belirlemesi gerektiği belirtilmiştir. [31]
               Örgüt iletişim yolu olarak; telefon, buluşma, kurye, mektup, kablosuz modern araçlarla olmak üzere beş yöntem seçmiştir.
               Telefonlarla konuşmada, genellikle kalabalık mekanlarda konuşulması gerektiği, konuşulan telefonun ahizesinin kontrol edilmesi, konuşurken kodlamak yaparak konuşmak, numaralarının ezberlenmemesi gerektiği,telefonda direk konuya değil de öncesinde imalı olarak konuşulması ile doğru kişi olduğunun anlaşılması gerektiği ,Parazit yayın yapan cihazlar varsa kullanılması,yakalanması durumunda ise hücre komutanlarına derhal uyarıcı bilgi verilmesi gerektiği  alınan önlemlerdendir.Örgüt kurye yöntemini de kullanmıştır.Kuryecilik yapacak kişinin askeri özellikler taşımasına dikkat edilmiştir.
               Örgüt, iletişim de teknolojiyi son derece verimli, yararlı ve dikkatli kullanmaktadır.
               2  Para Transferi Metodu
               Dünya üzerinde varlığını sürdürmek için örgütler maddi kaynaklara ihtiyaç duyarlar. El Kaide, zaten zengin olan Usame Bin Ladin’in yanı sıra Afgan Cihadı ile topladığı fonlar, ABD yaptığı yardımlar, Suudi zenginlerin yardımları ve El –Kaide’nin İslami bankalardaki fonlarından gelir sağladığı değerlendirilmektedir. Usame Bin ladin’in servetinin 250 milyon dolar olduğu iddia edilen bir diğer konulardan.[32]     
               Örgüt elemanlarından Şeyh Said’in, Usame Bin ladin’in anahtar ekonomi uzmanı olduğuna inanılmaktadır. Örgüt fonunun,hücre sistemi gibi küçük ve göze çarpmayan pek çok organizasyonla yönetilmektedir. Çoğunluklada Müslüman para transfer metodu olan Havaleyi tercih etmektedirler. Bu yöntem güvenilirliği ve tespit edilmesinin zorluğu sebebiyle örgüt için elverişli bir yöntemdir.
                Havale, Arapça olarak transfer anlamına gelmektedir.Havale,resmi olmayan ve dökümanı bulunmayan alım satım işlemlerini ifade etmektedir.Banka ve para değişim merkezlerini kullanmadan yapılan resmi olmayan para transfer sistemidir.
               Bir diğer nokta ise havaledarlar kullanılarak yapılan para gönderme sistemidir. Örneğin bir gurbetçi BAE’ de çalışmaktadır ve Pakistan’a para göndermek istediği para miktarını belirtir ve havaledarın Pakistan’da irtibatlı olduğu kişi gurbetçinin ödemenin yapılmasını istediği kişiye parayı öder ve transfer böylece gerçekleşmiştir.[33] Bu sistem güven üzerine çalışmaktadır. Herhangi bir doküman bulunmamaktadır. Yalnız sistem yıllarca varlığını sürdürdüğü için Havaledarlara güven üst düzeydedir. El Kaide zengin Arap iş adamlarından ve çok sayıda Arap yardım kuruluşundan yardımlar bu şekilde gelmektedir.
               El Kaide para transferinde illegal yolları seçtiğinden para transferini rahat bir şeklide yapabilmekte ve örgütü mali açıdan güçlü tutmayı başarabilmektedir. El Kaide içinde birçok ekonomistin bulunması da El kaide için bir diğer olumlu özelliktir.
 
             


 9.ÖRGÜTÜN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ   EYLEMLER
1992 :Yemen’de ABD’li askerleri hedef alan otel bombalama eylemleri.
1993:Mogadişu’da 18 Amerika’nın öldürülmesi.
Kasım 1995: Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 5 ABD’li askerin ölümüne yol açan bombalama olayı.
Kasım 1995 :Pakistan’daki Mısır Büyükelçiliği’nin bombalanması sonucu 17 kişi ölmüştür.
Haziran 1996 :Suudi Arabistan’ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin ölümüne yol açan patlama.
7 Ağustos 1998 :Amerikan askerlerinin Kutsal Topraklara girişinin sekizinci yıldönümünde Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerine bombalı saldırı düzenlendi ve toplam 301 kişi öldü,5000 kişi yaralandı.
12 Ekim 200:Yemen’in Aden limanında USS Cole destroyerine yönelik intihar saldırısında  17 Amerikan denizcisi öldü,39 kişi yaralandı.
11 Eylül 2001: İkiz kulelere ve Pentagon’a saldırı düzenlendi.
20 Mart 2002 :Tunus’un tatil beldesi Cerba adasında bir sinagoga düzenlenen saldırıda ,14’ü Alman turist 21 kişi öldü.
8 Mayıs 2002 :Pakistan’da,tersane çalışanlarını taşıyan otobüse bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 11’i Fransız,14 kişi öldü.
14 Haziran 2002 : Pakistan’ın Karaçi kentindeki Amerikan Konsolosluğu önünde  infilak eden  bomba yüklü araç,9 Pakistanlı’nın ölümüne yol açtı.
12 Ekim 2002 :Endonezya’nın Bali adasında,bir disko bar restorana düzenlenen çifte saldırıda,çoğu turist 202 kişi hayatını kaybetti.
28 Kasım 2002 :Kenya’da Mombasa’da ki İsraillilere ait otele bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda  18 kişi öldü.
12 Mayıs 2003 : Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 3 ayrı yerde gerçekleştirilen bombalı intihar saldırılarında 9’u Amerikalı 35 kişi öldü.
16 Mayıs 2003 :Fas’ta yabancıların gittiği restoran ve barlara yönelik 5 ayrı saldırı düzenlendi.Saldırılarda 44 kişi öldü.Eylemi,El-Kaide’ye yakın Selefçi Cihad  grubu yaptı.
7 Haziran 2003:Afganistan’da,Alman barış gücü askerlerini taşıyan otobüse düzenlenen intihar saldırısında  4’ü asker 6 kişi öldü.
5 Ağustos 2003 : Endonezya’nın başkenti Jakarta’da ,Marriott Oteli’ne düzenlenen bombalı saldırıda 10 kişi öldü.
19 Ağustos 2003:Bağdat’taki BM karargahına düzenlenen bombalı saldırıda BM Irak Temsilcisi Sergio Vieira de Mello’nun da aralarında olduğu 22 kişi öldü.Saldırıyı El-Kaide ile bağlantılı Şehit Ebu Hafs El-Mısri Tugayları üstlendi.
15 Kasım 2003 :İstanbul’da iki sinagogu hedef alan eşzamanlı bombalı intihar saldırısında 24 kişi öldü.
20 Kasım 2003 :İstanbul’da İngiliz Konsolosluğuna ve HSBC Genel Müdürlüğüne düzenlenen bombalı intihar saldırısında  31 kişi öldü.
11 Mart 2004 :Madrid’de 4 tren istasyonu havaya uçuruldu.Patlamalarda 199 kişide öldü.
 9 Kasım 2005: Ürdün’ün başkenti Amman’da 3 otele intihar saldırısı düzenlendi.Eşzamanlı patlamalarda 56 kişi öldü.[34]
7  Temmuz 2005: İngiltere’nin başkenti Londra’da metro ve otobüs duraklarına bombalı saldırı gerçekleştirildi.
25 Temmuz 2005 :Mısır’ın turistik kenti Şarm El-Şeh’te meydana gelen patlamada 88 kişi öldü.
20 Eylül 2008 :Pakistan –İslamabad’da bulunan Mariot Oteline intihar saldırısı düzenlendi.Saldırıda 60 kişi öldü.
25 Aralık 2009 : EL-Kaide militanı,Hollanda’dan ABD’ne giden yolcu uçağını patlatmaya çalışırken yakalandı.
29 Ekim 2010 : Bir kargo şirketinin Dubai’deki bölgesel aktarma istasyonunda  ABD’nin Fedex kargo şirketine teslim edilmek üzere olan bombalı bir paket bulundu.Aynı gün İngiltere’de UPS firmasına ait kargo uçağında bomba bulundu.[35]
                                                                                       
               III.BÖLÜM                                  
           
               1.11 EYLÜL TERÖR SALDIRISI
               11 Eylül 2001 sabah saat  8.55 ‘de New York’ta ki Dünya  Ticaret Merkezi’nin İkiz kulelerinden birine dünya tarihinde silahlı saldırı yerine alışa gelmişin dışında American Airlines Havayollarına ait Boeign 767 tipli yolcu uçağı kaçırılarak intihar saldırısında bulunuldu.Haber kanalları kuleye yapılan saldırının görüntülerini paylaşırken çok değil 10 dakika sonra aynı havayoluna ait kaçırılan Boeign 757 tipli yolcu uçağı Dünya Ticaret Merkezi’nin diğer kulesine intihar saldırısı düzenlendi[36].İkiz kuleler bu saldırıdan sonra yıkıldı.Saldırıda kulelerin çelik konstrüksiyonlarının erimesi saldırının şiddetini gözler önüne seriyor.Dünya tarihinde ilk kez gerçekleştirilen uçakla intihar eylemi daha bitmemişti hava da bir çok daha kamikaze uçağı olduğu belirtiliyordu.Yeni hedeflerden birisi Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri üssü Pentagon’du.United Airlines’e ait Boeign 767 tipli kaçırılan uçak Pentagon’a saat 9.44 saldırı düzenlendi.Ülkenin bir çok yerinde bombalar patlıyordu.Bir başka kaçırılan uçağın Pensilvanya  tarafların da düştüğü belirtildi.Başka bir iddia ise uçağın ABD’ne ait savaş uçakları tarafından düşürüldüğü yönünde.Tüm bunlar yaşanırken Washington’da Dışişleri Bakanlığı’nın önünde bomba yüklü araç patlatıldı.Kongre binasının önünde bomba yüklü bir kamyon patlatıldı. Beyaz Saray’a doğru yaklaşan ve kimliği belirtmeyen bir helikopter düşürüldü.Bu sırada Florida’da bulunan ABD başkanı George Bush bu saldırıları yapanları bulunup cezalandıracaklarını belirtiyordu.Ülkede ki tüm havayolları ilk kez kapatıldı.Amerika Deniz Kuvvetleri New York ve Washington’da alarma geçti.[37]
               ABD ülke tarihinde Japonya’nın Pearl Harbor saldırısından sonra o zamana kadar ki en büyük terör eylemine sahne oluyordu.[38]Soğuk Savaşın bitmesi SSCB’nin yıkılmasından sonra dünya da tek kutuplu sistemin emareleri görülürken ABD kalbinden,mahreminden New York’ta ve Washington’da vuruluyordu.11Eylül 2001 dünya tarihinde önemli köşe taşlarından biri oldu ve Dünya artık 11 Eylül 2001 8.55’den öncesi gibi olmayacaktı.Yapılan bu saldırıyı Japonya’da ki Japon Kızıl Örgütü,Filistin Demokratik Cephesi saldırıları üstlendiğini açıkladı.Lakin daha sonra saldırılarının Liderliğini Usame Bin Ladin’in yaptığı El-Kaide Terör örgütünün gerçekleştiği anlaşıldı.
                                          
               Yapılan bu saldırı dünya üzerindeki piyasalarda çöküntüye sebep verdi.New York’ta bulunan ABD borsası Wall Street  kapatıldı ve saldırıdan 3 gün sonra açıldı.FBI ve CIA eylemin kimin yaptığına yönelik çalışmalar düzenlediğini ve saldırıdan 3 gün sonra kimsenin tutuklanmadığını belirtti.11 Eylül ABD için Dünya için  21.yüzyılın gerçekten başladığı tarih olmuştu.Saldırı bir çok ülke tarafından kınanırken ABD’ne en büyük desteği İngiltere Başbakan’ı Tony Blair veriyordu.Blair ; ‘’Bu asla açıklaması olamayacak bir kötülüktür’’ [39] açıklaması saldırıya karşı duyulan tavrı ifade etmektedir.
               11 Eylül saldırıları ile artık terör ABD’nin eşiğinden içeri girmiş olmaktaydı.Ülke halkı terör saldırılarından dolayı psikolojik olarak büyük bir çöküntüye uğradı.Terör saldırısı yıllar boyu hafızalardan silinmeyecek bir etki bıraktı.Terörün temel amaçlarından biride budur.Halkı kaotik bir ortam olduğuna ikna etme ve halk üzerinde sosyo-psikolojik baskı yapma gücünü elde etmek.
               11 Eylül saldırılarına 19 teröristin katıldığı tespit edilmiştir.Bu teröristlerden en önde geleni ise  teröristlerin lideri Mohamed Elamir Awad Elsayed Atta’dır.[40] Eylemi örgütün Hamburg hücresi gerçekleştirmiştir.Eylem maliyeti yüz binlerce dolara mal olmuştur.El-Kaide Terör Örgüt’ün de eylemler hücreler tarafından planlanır,yapılan plan Terör örgtünün yöneticilerine sunulur.Eylem onay alırsa gereken mali ve teknik yardım yapılıyordu.[41]  Eylemi hazırlayan teröristlerden bazıları ABD’de  pilotluk eğitimleri almıştır.Zaman zaman saldırının yapıldığı Boeing 767 ve Boeing 757 tipli uçaklardan birinci sınıf bilet alarak pilot kabiniyle ilgili keşifler yapmışlardır.Teröristlerden biri olan Zekeriya Moussavi ,17 Ağustos 2001’de uçuş okulunda ısrarla Boeing 747  ile eğitim almak istemesi dikkatleri üzerine çekmiştir.FBI (Federal Soruşturma Bürosu) tarafından gözaltına alınmıştır.Yapılan soruşturma sonunda herhangi bir suç unsuru bulunamamıştır.Sadece vizesinin dolmasından ötürü Göçmen kanuna muhalefetten tutuklanmıştır.Federal şube ,eyleme dair herhangi bir ilgiye ulaşamamış örgüt için sadece Moussavi devre dışı kalmıştır.[42]
               11 Eylül saldırıların planlanması kısa sürede planlanmış bir eylem değildir.Teröristlerin pilot eğitimleri alması,yurt dışına çıkıp gelmeleri uzun zaman alan bir süreçtir.ABD dünya üzerinde bir çok yerde merkezi bulunan CIA (Merkez İstihbarat Teşkilatı) ‘ya sahiptir.CIA ve FBI’nın bu eylemi öngörememesi ülkede yeni bir güvenlik ve istihbarat zafiyeti olduğu noktasında tartışma başlatmıştır.ABD, Bağımsızlık savaşları sürecinde İngiltere’nin Baltimore limanı bombalamasından sonra ülke içinde ilk kez böyle bir saldırı ile karşı karşıya kalmıştı.

               2. 11 EYLÜL’DEN SONRA
               11 Eylül saldırıları olduğu gün Florida’da bulunan Bush olayla ilgili detaylı bir açıklama yapmadı.Saldırılarının akşamında ise George Bush halka hitaben yaptığı konuşmada saldırı da binlerce kişinin öldüğünü belirtti.Terör ve teröristleri destekleyenler arasında ayrım yapılmayacağını yapılan saldırının ülkede korkunç bir üzüntüye sahip olduğunu belirten bir açıklama yaptı.[43] Bu üslup günler geçtikçe yerini daha sert bir üsluba,yaptırımlara,politikalara bırakacaktı.
               ABD, doğan güvenlik zafiyeti kapatmak adına 26 Ekim 2001’de ‘’ Vatanseverlik Kanunu ve Anavatan Güvenlik Bakanlığı ‘’ uygulamasına geçti.[44]Bu kanun ile CIA ve FBI geniş yetkilerle donatılmış internet şirketleri, telekomünikasyon şirketleri ile sıkı bir işbirliğini öngörüyordu.Çıkarılan yasalara halkın %84’ü destek veriyor ve gerekirse sansür yöntemi de kullanılabilir diyorlardı.[45] ABD yönetimi terörle mücadele adına gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istemektedir.Saldırıların olduğu zaman ABD Adalet bakanı olan  John Ashcroft, terör suçundan yargılananların hakkında idam istenmesi ve gözaltını sürelerinin süresiz olmasını istedi.Bu durum ABD’de,özgürlüklerin kısıtlana bileceği düşüncesini ortayı çıkardı.Saldırılardan sonra topluma hakim olan güvensizlik ve kaotik ortam halkın bu yasaları dışlamamasına aksine büyük bir çoğunluğun desteklemesine sebep oldu. 2003 yılında ise ABD ülkeye girişlerde yabancıların  parmak izi,iris taraması,dijital fotoğraflar gibi kontrollerden geçirileceğini açıkladı.[46]ABD,Vatanseverlik kanuna günler,yıllar geçtikçe yeni takviyeler yapmaya devam etti.Bu gelişmeler ülke içinde olan çalışmalardı.ABD,terörle mücadele de sadece ABD içinde kalmadı.     
               George Bush, saldırıdan sonra ki günlerde yaptığı açıklamalarda ‘’ Terörizme karşı savaş projemizi desteklemeyenler terörist olarak görülecek ve saldırıya maruz kalacaktır.[47] ABD,kendisine yapılan bu saldırının dünya medeniyet ülkelerini yapıldığını belirtmekte ve bu süreçte gereken her neyse yapılacağını en yetkili ağızlardan açıklıyordu.Burada şunu belirtmeden geçmemek gerekir ABD siyasetinde etkili kişilerin ABD Başkanın Bush’a ‘ saldırılara hemen cevap verilmesi gerektiğini telkinleriyle ifade etmesi önemli bir unsurdur..Hürriyet gazetesinin 15 Eylül 2001 tarihin de yaptığı haberde, Hillary Clinton’un ‘Terör Eyleminde Kanıt Beklenmez ‘ tümcesi haberleştirilmiştir.[48] Tüm bu gelişmeler ABD iç dinamizm olarak birlik oluşturduğu kanaatini doğurmaktır.Ülke de bulunun iki parti Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti’nin birlikte hareket ettiği görülmektedir.11 Eylül saldırılarında ülkenin başında daha çok askeri politikaları daha ön planda tutan Cumhuriyetçi Parti’den bir Başkan’ın olması gelecek adına bir çok ipucunu da veriyordu.Geçmişte ki Afganistan bombalanması,Saddam’ın Kuveyt’i işgali sırasında yapılan müdahaleler de göz önüne alınırsa Afganistan’a bir müdahalenin kaçınılmaz olduğu görülecektir.
               ABD Başkanı ,saldırılardan sonra bunun yeni bir ‘’Haçlı Seferi’ olduğundan bahsetti. Daha sonra bu kavramı kullanmaktan kaçındı.Yapılan saldırının İslam’la alakası olmadığını ABD, resmi düzeyde ilk kez tescilliyordu.Müslümanların kimliklerinden dolayı ve ya dinlerinden dolayı terörist olarak nitelendirmenin büyük yanlış olduğu belirtiliyordu.Bush’un  ‘’Başörtülü kadınlar sokaklarda rahat gezsinler,gözlerinde koktu olmasın.Güvenlik altındadır’’[49] demesi dikkat çekici bir noktadır.Yalnız yetkili ağızlardan yapılan bu açıklamalar topumda yeterince etkili olamamıştır.Ülke çapında Müslümanlara yönelik baskılar ve saldırılar artmıştır.
             Başkan Bush, 5 Şubat 2002’de yaptığı Ulusun Durumu konuşmasında  Kuzey Kore, İran ve Irak’ı “Şer Ekseni”  adlandırdı.Bu ülkenin Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagona yapılan saldırıları kınamadığını belirtti.Bu ülkeleri teröre destek vermekle suçladı. Bush,yaptığı bu açıklama ile özellikle Irakı hedef göstermesiyle beraber Washingtonda Irak yönelik müdahale daha yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştır.ABD, BM  nezdinde de Iraka yönelik müdahale yapılması için nabız yokluyordu.[50]     
               ABD ,saldırıdan sonra ilk somut tepkiyi Afganistan’da Taliban’a karşı verdi.Burada Afganistan’ a yapılan müdahaleye detaylı olarak girmemeye çalışacağız.Müdahalenin neden yapıldığı,kime yapıldığı,etkisinin ve sonucunun ne olduğu hakkında bir sonuca varmak temel dayanak noktamız olacaktır.ABD,Usame Bin Ladin’i anlatırken de bahsettiğimiz üzere Ladin’in Taliban ve Molla Ömer ile ilişkisinin üst seviyede olduğunu biliyordu.Alınan istihbaratlarda Usame Bin Ladin’in Taliban yönetiminde olan Afganistan’da olduğu yönündeydi.ABD,Taliban’dan Usame Bin Ladin’in kendilerini iade edilmesini aksi bir karar da ise gereken ne ise onun yapılacağını belirtmekteydi.ABD, 1998 yılında artan El-Kaide terör olaylarından sonra bu ülkede Kaide kamplarını bombalaması ABD’nin bu ülkeye tekrardan müdahale etmekten kaçınmayacağını. göstergesidir.Molla Ömer,ABD’nin saldırıları Usame Bin ladin’in yaptığını kanıtlarsa eğer Ladin’in teslim edileceğini duyurmaktaydı. Usame Bin Ladin’in saldırılarla ilgisinin olmadığını ileri sürmesi üzerine Taliban lideri Molla Ömer Usame Bin ladin’i iade etmedi. Taliban’a yapılacak müdahalenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı.ABD,Pakistan yönetimine baskı yaparak,yapılacak askeri müdahalede destek olmasını ve Afgan sınırı kapatması yönünde baskı uygulamaya başlamıştı.Afganistan’da içerisinde Taliban ile büyük bir iktidar kavgası içerisinde bulunan Kuzey İttifak grubu ABD en büyük destekçilerinden birisiydi.Bir NATO ülkesi olan ABD’ne NATO’’dan da destek gelmişti. 11 Eylül’e kadar hiç kullanılmayan NATO 5.maddesinin[51] eğer ABD talebi olursa kullanılabileceği belirtiliyordu.ABD ilk başlar da NATO gücünü kullanmak istemese de daha sonra NATO ,Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ( ISAF) adıyla görev aldı ve görevi günümüzde hala devam etmektedir.
               ABD,yapılacak müdahale için çevre ülkelerden üs edinme yoluna gitmeye çalışmaktadır.Bu süreçte ise Taliban yönetimi tarafından ülkeye yapılacak herhangi bir müdahaleye karşı hazır olduklarını,korkmadıklarını dair açıklamalar gelmekteydi..Taliban lideri Molla Ömer ,Cihad çağrısı yaparak tabanını ve ülkeyi kontrol altına almaya çalışıyordu.Yalnız bunun pek etkili olduğunu söylemek doğru bir tanım olmayabilir..Afganistan’a müdahale ihtimalinin artması Afganistan’dan 1.5 milyona yakın insanın göç etmesine sebebiyet verecekti.[52]
               ABD’nin,baskılarına daha fazla dayanamayan Pakistan lideri  Pervaz Müşerref ,Taliban’a  Bin Ladin’in teslim edilmesi için 3 günlük ültimatom verdi.Bu süre sonun da eğer Ladin teslim edilmezse ABD’nin Afganistan’a askeri müdahalede bulunacağı belirtiliyordu. Bu sürede ABD,Afganistan çevresindeki müttefik ülkelere yığınak yapmaya çoktan başlamıştı.Basra Körfezi’ne donanmalarından bir kısmını gönderen Pentagon müdahale için hazırlıklarını tüm hızıyla sürdürüyordu.Ve nihayet tarihler 7 Ekim 2001 tarihini gösterdiğinde adına ‘’Sonsuz Özgürlük Operasyonu’’adı verilen hava saldırısı ile ABD ve İngiltere Afganistan’a müdahale etmeye başlamıştı.Müdahaleden önce zaten Taliban’ın en büyük düşmanlarından biri olan General Dostum kuvvetleri Taliban’a saldırmaya başlamıştı.Yapılan saldırılar,resmi ağızlardan askeri odaklar olduğunu söylese de farklı iddialar da vardı.Bunlardan bir kaçına değinmek faydalı olacaktır. 23 Ekim’de Çakor Kriz köyünde 52 ölü. 22 Ekim’de Herat’ta vurulan bir hastanede 100’e yakın ölü. 11 Ekim Kadam köyünde ise 160 kişinin öldüğü belirtilmektedir.Bu saldırıda ölenlerin sivil olduğu büyük harflerle uluslararası kamuoyunda dile getirilmektedir.[53]
               7 Aralık 2001’de Taliban güney kalesi olan Kandahar’ı da kaybederek ülkenin kontrolünü pratikte Kuzey İttifakı ve ABD’ye kaptırdı. Taliban bundan sonra Afganistan’da resmi olarak yönetimi ve ülkenin idaresini kaybetmiştir.Lakin Sovyetlerle yapılan Afgan mücadelesinde büyük bir direniş göstererek SSCB büyük hezimete uğratan Taliban günümüzde 2015’de bile Afganistan’da bazı bölgelerde hakimiyeti elinde tutmakta,ülkede bombalı eylemlere girişiyor.ABD’nin Afganistan’a müdahalesinde büyük destek veren Pakistan ise Taliban’ın düşmanlar listesine girmekte ve bu ülkede zaman zaman Taliban’ın bombalı saldırılarına sahne olmaktadır.
               Afganistan’la ilgili söylenecek bir çok unsur daha var.Kuzey ittifak’ın Kabil’e kadar girmesinden.Daha müdahale başlamadan Taliban’a saldırmasından,Kuzey İttifak ‘ı Generallerinden Raşid Dostum’un Taliban üyelerine yaptığı işkencelere girmemiz konumuza saptıracaktır.[54]
                Afganistan’la ilgili söylememiz gereken son şeyler ise ülkenin pek iç acıcı bir durumda olmadığıdır.Ülke Taliban yönetiminin gitmesinin ardından kaotik bir ortama adım atmıştır.Ülke etnik yapı mozaiği olarak zengin bir tondadır.Bu da ülkede iç savaşların yaşanmasına sebep olmaktadır.Ülkede var olan savaş ağaları çıkarları uğruna çatışmaktan kaçınmamaktadır.Kuzey İttifak komutanları kendi aralarında fikir ayrılığına düşmekte ve birbirlerini hain damgası vurabilecek düzeye gelmektedir.Ülkede geçici başkan olan Hamid Karzai iç güvenliği sağlamakta zorlanmakta ülkede soygun,tecavüz ve asayiş vakalarında artışlar yaşanmıştır.[55]Ülkede kaotik ortamdan çıkış için ülkenin başına  Burhaneddin Rabbani’nin mi yoksa sürgünde ki Kral Muhammed  Zahir Şah’ın mı geleceği bilinmiyordu.Ülke kendini iç dinamikleri kaynayan bir kaotik ortamda bulmuştur.Burada en büyük zararı gören Afgan halkıydı.Taliban’dan önceki Kuzey İttifakı’ndan ondan farkı olmadıklarını biliyorlardı. Ne Usame Bin Ladin ne de Taliban onların ilgi alanındaydı.Tek gerçek vardı Afganistan tekrardan savaşla,sefaletle,yoksullukla karşı karşıya kalmıştır.
               Afganistan’da Hamid Karzai başkanlığı 2014’e kadar sürdürmüştür.2001 yılında BM nezdinde ülkenin Taliban tehlikesinden korunması için Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) konuşlandırılmıştır.ISAF komutası 2003 yılında NATO’ya devredilmiştir.Karzai’den sonra ülkenin başına Eşref Gani Ahmadzai geçmiştir.ABD ise Barack Obama’nın göreve gelmesinden sonra yıllar içinde Afganistan’da asker sayısını azaltma yoluna gitmektedir.[56]Ülke şu an hali hazırda Amerikan ve ISAF kuvvetlerine ev sahipliği yapmaktadır.


                3 .11 EYLÜL NEYİ DEĞİŞTİRDİ ?
                Yapılan bu saldılar ABD ve dünya üzerindeki bir çok ülkeyi ekonomik,siyasi,askeri,psikolojik olarak etkiledi.Dış politikalar değişti,Avrasya ve Ortadoğu’ya hakim olma istekleri bu bölgelerde kaotik bir ortam oluşmasına sebebiyet verdi.11 Eylül’den sonra Müslümanlara ve İslamiyet’e yönelik nefret söylemleri artıp İslamofobi kendisinden iyice söz ettirdi.Dünya üzerinde terör örgütlerinden bir çoğu 11 Eylül terör saldırısından sonra El-Kaide bağlılığını ilan etti ve bu örgüt günümüzde bile etkisini yüksek derecede hissettirmeye devam ettirmekte.Küreselleşme ve kapitalist sistem tartışmaya açılmakta ve saldırıyı bu iki olgunun sebep olduğu ileri sürülmekteydi.Dünya artık 11 Eylül 2001 ‘den öncesi gibi olamazdı.Örgüt daha sonraları  Madrid,İstanbul,Londra saldırıları ile kendinden söz ettirmektedir.Tüm bunlar yaşanırken ABD,Saddam liderliğinde olan Irak’a İngiltere Başbakan’ı Tony Blair desteğiyle Irak’ta kimyasal silah var Saddam Hüseyin bunları kullanabilir iddaasıyla baskı yapmakta Saddam’ın ülkeden çıkması için süre vermektedir. [57] Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir husus ise ABD ve İngiltere’nin Irak’a müdahale için BM ve NATO nezdinde gereken uluslar arası desteği ve kararı çıkaramamasıdır.Lakin müdahale başladıktan sonra  22 Mayıs 2003’te kabul edilen 183 sayılı karar ABD önderliğindeki kuvvetlerini Otorite olarak nitelemektedir.[58]Irakta kimyasal silahlar olduğu ya da Saddam’ın El-Kaide militanlarına biyolojik silah eğitimi verdiği kanıtlanamamıştı.[59]  Ve nihayet 20 Mart 2003 günü sabahı ABD Irak’a yıllarca etkisi sürecek  askeri operasyonu başlattı.Daha önce de ‘’Şer Ekseni ‘’ olarak adlandırdığı Kuzey Kore,İran ve Irak üçlüsünden Irak işgale uğramıştı.[60] Bağdat’ın işgal edildiği  9 Nisan 2003 günü ,Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Suriye,İran ve Kuzey Kore’ye olup bitenleri dikkatle izlemelerini önerdi.[61] ABD,yapılan bu askeri müdahalede Irak’ı geri dönülemeyecek bir kaotik ortama bırakmıştır.Ülkenin altyapı,üst yapı sistemleri çökmüş.Ülke terör örgütlerinin ikametgahı haline dönmüştür.Ülkede Sünni ve Şii nüfus arasında mezhep savaşı boyutuna ulaşacak düzeyde çatışmalar yaşanmaktadır.Ülkenin başkenti olan Bağdat bombalı saldırılarla çoğu kez hedef olmaktadır.Ülke Kuzey’de özerklik alan Kuzey Irak Özerk Yönetimi’nin doğuşuna şahit olmaktadır. Obama’nın başkan olmasıyla değişen ABD politikası ile ABD askerleri kademeli olarak Irak’tan çekilecekti.2011 Aralık ayında ABD  Irak’tan son  askerlerini de çekti.Sadece ABD konsolosluğunda 1600’e yakın   asker  kaldı.[62] Irak savaşın da 100 bin ıraklı ve 4.500 yakın ABD askeri öldü.Bazı kaynaklar ise savaş sonrası oluşan kaotik ortamda 1 milyondan fazla Irak’lının öldüğünü ileri sürmektedir.
               ABD’nin önce Afganistan sonra Irak’a müdahalesini birbirinden bağımsız ya da sadece terör temasıyla tartışmak,analiz etmek bizim için yolun yanlış yola çıkması demektir.Orta Doğu ve Afroavrasya yüzyıllardır medeniyetler arasında mücadeleye sahip olmaktadır.Geçmiş yüzyıllarda İpek ve Baharat yollarının hakim olduğu bu coğrafyalar önemli transit bir geçiş noktasıdır.Petrolün dünya üzerinde öneminin anlaşılmasından sonra zengin yer altı kaynakları bulunun bu alanlar jeostratejik bir konumdan adını daha fazla hissettirmektedir.Evet,ABD askeri,siyasi ve ekonomik yönden simgesel olan büyük bir terör saldırısına maruz kalmıştır.Dünya ülkelerinin bir çoğu ,BM,NATO olayı hemen ardından kınayıp ABD’ne desteklerini iletmişler.NATO gerekirse 5.Madde’nin de işletileceğini ilan ediyor,İngiltere Başbakan’ı Tony Blair ABD ile aynı tabanda buluşuyor ve en büyük destekçisi oluyordu.ABD, Cumhuriyetçi Başkan George Bush yönetiminde bunun cevapsız kalamayacak bir saldırı olduğunu belirtmekte,bunun yeni bir ‘HAÇLI SEFERİ’ olduğu gibi talihsiz bir açıklama yapmaktadır.ABD,terörle sonuna kadar mücadele edileceğini tüm dünyaya duyurmakta ve bu kararın karşısında olanlarında Teröristlerle aynı konumda olacağını ve aynı tavrı göreceğini açık bir şekilde ilan etmektedir.Peki bu terör nedir,kaynağı,tanımı nedir.Günümüzde bile Terör kavramı için ortak bir kavram  daha doğrusu ortak bir tepki grubu kurulamamaktadır.Günümüzde Rusya,Suriye’de Esad rejimine karşı mücadele eden ÖSO(Özgür Suriye ordusu)’nu terörist gruplar ilan ederken Türkiye ve ABD’nin başını çektiği grup ÖSO’na destek vermektedir.Türkiye’de var olan PKK terör örgütüne Batı menşeli yardımların yapıldığı dünya kamuoyun da bilinmektedir.Terör gibi toplumu derinden vuran,toplumda derin psikolojik ve sosyolojik yara açan olguda Dünya üzerinde kesin bir ortak mücadele grubundan ne yazık ki bahsetmek zor gözüküyor.Bu durum da terörle mücadele ne yapılmalı sorusu da havada kalıyor.ABD,Afganistan’da Taliban’a bombaladı lakin Afganistan’da ki terör bitmedi aksine daha da arttı.Irak’a kimyasal silah var iddaasıyla müdahale edildi,Saddam Hüseyin iktidarda uzaklaştırılarak yargılandığı Özel Mahkeme’de hakkında idam ararı verildi.Karar,30 Aralık 2006’da infaz edilerek yerine getirildi.[63]Lakin Irak,Saddam’dan sonra hedeflenen ‘ Demokratik,Özgürlükler’ ülkesi maalesef olamadı.Dünya 11 Eylül’den sonra bir çok terör örgütlerine sahne oldu, Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan DAEŞ artık bir çok ülkeyi tehdit eder duruma geldi.2015 yılında Türkiye’de Suruç ve Ankara katliamını yapan DAEŞ  aynı yılın Kasım ayında Fransa’nın başkentinde Avrupa’nın ’11 EYLÜL’ü ‘ olarak nitelendirilen 127 kişinin öldüğü katliamı gerçekleştirdi.[64]Terör,Yemen’de,Afganistan’da,Pakistan’da,Nijerya’da ve dünyanın bir çok ülkesini etkisini artırarak devam ettirmektedir.Konumuzun devamında’ 11Eylül neden oldu  ‘ kısmında bu konulara değinmeye çalışacağız.
               11 Eylül’den sonra İslamofobik düşüncelerde fark edilir düzeyde bir artış gerçekleştirildi.Müslümanların işyerlerine yönelik saldırılarda artış olduğu da FBI raporlarına geçen istatistiklerden birisi. Amerika İslam İlişkileri Konseyi Müslümanların ABD’nin nüfusunun % 2.3’nü oluşturduğunu ifade etmektedir.[65]  İslamofobi’nin zirve yapması ise 2016 ABD Başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi parti’den Başkan Aday Adayı olan Donald Trump’un açıklamalarıdır.Trump ; ‘’ Göçmen ya da turist olarak ülkeye girmek isteyen Müslümanların ülkeye alınmaması gerektiğini ‘’ belirtti.[66] Daha sonra Beyaz Saray bu üslubun kabul edilemeyeceğini,ABD’nin politikasının böyle olmadığını ifade eden açıklamalar yapıldı.Başkan Aday adayının bu denli büyük bir nefret söylemini benimsemesi ABD’de İslamiyet’e ve Müslümanlara bakış açısını gösterir niteliktedir.Bunun yanı sıra ABD’ni İslam düşmanı olarak nitelendirmek pek de doğru bir analiz olmayacaktır. 20 Ocak 2009’da ABD Başkanlık seçimini kazanan Barrack Obama yaptığı konuşmada ‘ politikasının İslam dünyasıyla köprüler kurmayı hedefleyeceğini ‘ ilan etti. 6 Nisan TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)’de yaptığı konuşmada  ‘Amerika Birleşik Devletleri,hiçbir zaman İslam’la savaşta değildir,olmamıştır,olmayacaktır’.Açıklamasını yapmıştır.Daha sonra Mısır’ı ziyaretinde Kahire Üniversitesinde ki konuşmasına ‘Esselamu aleyküm’ diye başlaması bir çok şeyin değişeceğini gösteriyordu.Konuşmanın ilerisinde İslam ve Müslümanlarla ilgi yaptığı konuşma çoğu kesim tarafından memnuniyet verici bulundu.[67]
               11 Eylül eylemleri sonrası kapanan ve günler sonra açılan Amerikan Borsası Wall Street kendisini kısa sürede toplayarak ABD’nin büyük bir ekonomi çöküntü yaşamamasına saldırıların ekonomiye uzun dönemde bir etkisi olmadığını göstermektedir.O yıllarda dünya da sanayi üretiminin %27’sinde söz payı olan ABD’nin,Dünya’nın en zengin 200 kişisinden 112’sinin ABD vatandaşı olması dikkat çeken ayrıntılardan birisidir..[68]Fortune dergisinin her yıl açıkladığı dünyanın ilk 500 firmasında 2000 yılında çok sayıda ABD şirketi olması ülkenin ekonomisi hakkında ne kadar güçlü olduğunun göstergesidir.[69]Zaman zaman Amerika’nın da ekonomik krizlerle karşılaştığını da belirtmek gerekir.Lakin telafi etme gücü yüksek olduğu için bu ülkenin politikalarını kökten etkilemiyordu. 11 Eylül’den önce Enron petrol şirketinin iflas etmesi,2008 krizinde de ülkenin büyük şirketlerinden bazılarının iflas etmesi ülkeyi etkilese de savunma politikaları değiştirmemiştir.Savunma sanayisinde dünyada en çok yatırımı ayıran ülkelerden biri hatta lideri olan ABD ,saldırılardan sonra yeni savunma yatırımları,eylem planları hazırlamıştır.Afganistan’a,ırak’a yapılan müdahaleler milyarlarca dolara mal olmuştur.Tarihler 13 aralık 2001 gösterdiğinde ABD Başkanı George Bush, SSCB ve ABD devletleri arasında  1972 yılında imzalanan Anti Balistik Füze Anlaşması’ndan çekildiğini açıklamaktadır.[70]Bush,bu kararını BFA’nın ABD’nin savunma ihtiyaçlarını karşılamadığını belirterek terör saldırılarına karşılık füze sistemlerini kurmaları gerektiğini sebep göstermektedir.[71] ABD,saldırılardan sonra askeri ve savunma yatırımlarına hız kesmeden devam etmektedir.
               11 Eylül’den sonra ABD’nin Afganistan’a müdahalesi bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi.ABD’nin savaş suçu işlediği,tutukladığı militanlara işkenceler yaptıkları,Uluslararası İnsan Hakları kurallarına uymadığını ileri sürülmektedir.Bu konu da en çok vurgulanan ise ABD’nin Küba’daki askeri üssü Guantanamo’da bulunan kampı.Bu konuda en dikkat çekici açıklamayı ABD’nin Eski Başkanı Jimmy Carter yapmıştır.Carter,Guantanamo’da insanların ne ile suçlandığını bilmediğini,aile ve avukatlarıyla görüştürülmediğini ileri sürmektedir.Uluslararası Af Örgütü’ne göre de ABD birlikleri Irak’ta insan haklarını ihlal etmektedir. [72] Sivil toplum Kuruluşları ABD ve Kuzey İttifak’ın Afganistan’da Cenevre Sözleşmesine uyması yönünde çağrılarda bulunmaktaydı.Uluslararası Kızılhaç Örgütün’ün yaptığı açıklaması buna uyulmadığını gösteriyordu.[73]ABD,Cenevre kurallarının EL-Kaide militanları için öne sürülemeyeceğini belirtmekteydi.Taliban ise resmi bir yönetim olduğundan Cenevre Sözleşmesinin kurallarına uyulması gerekiyordu[74].Yapılan araştırmalarda Taliban’a Cenevre Sözleşmesinin uygulanmadığını Taliban militanların yakalanan bir kısmının da Guantanamo’ya götürüldüğü iddaa ediliyordu.
               Dünya bugün değişen rejimler,halk ayaklanmalarından doğan Arap Baharı ve Orta Doğu’daki iç savaşlara sahne olmaktadır.Terör kimi zaman örgüt kimi zaman devlet eliyle varlığını daha da güçlendirerek devam ettirmektedir.
               

              4.ABD’NİN  POLİTİKASI
               Saldırılardan sonra ABD’nin verdiği tepkiyi,attığı adımları anlamak için ABD’nin politikasının ne olduğu o dönemde ki ABD’nin Başkanı olan Cumhuriyetçi Parti’den seçilmiş George Bush’un politik zihniyetini bilmeden doğru analiz yapmak zordur.      
                ABD’de Başkan en önemli bir konumda bulunmaktadır. Başkan yapılacak yasaları belirlemede,dış politika kararlarında etkili olmaktadır.Bunun yanı sırada Başkan silahlı kuvvetlerinde Başkomutan’ıdır.Savaş kararı verme yetkisi Kongreye rapor sunulması sşartıyla Başkan’a aittir..Başkan tamamen denetimsiz değildir.Başkan birbirlerini dengeleyen bir unsur olan Kongre ile uyumlu çalışmaktadır.  [75] Ülkede bulunan iki siyasi parti Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti ülkede başkanlık seçiminde yarışır.Bu iki partinin siyasi ve ekonomik politikaları birbiriyle farklılık göstermektedir.Ülke 11 Eylül  saldırılardan önce seçilen Başkan Bush ile saldırılara tanık olmuştur.Ülkenin başında Cumhuriyetçi Parti’den bir Başkan’ın olması verilecek tepkinin ne türlü olacağı hakkında bilgi vermektedir.George Bush,2004 yılında ikince kez Başkan seçilerek görevine 2008  yılındaki Başkan seçimlerine kadar devam ettirmiştir.2008’de ülkenin başına Demokrat Parti’nin adayı Barack Huseyin Obama geçmiştir.Obama’nın bir siyahi ve Müslüman kökenli bir aileden olması ABD ‘de Başkan seçiminde bir geleneğin sona erdiğini gösteriyordu.[76] Amerika’da siyasal karar alma sürecinde lobiler ve baskı grupları da etkilidir.
                Dünya için bir dönüm noktası olan 11 Eylül ABD’nin müdahaleci bir politika izlemesine yol açmıştır.Burada bizim öncelikle bahsetmemiz gereken Wiiliam Kristol ve Robert Kagan’ın kurduğu ‘’Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’ adlı baskı grubudur.Bu grupta da ülkenin önde gelen isimleri,zenginleri,siyasetçileri buluşmuştu.Bush’tan önceki yönetim olan Bill Clinton’ın yerine ABD’nin hegemonik gücünü koruyacak bir Cumhuriyetçi Adayı yapmaktır.Clinton yönetimini eleştirmek için ‘’İlkeler Bildirgesi’’n açıklamışlar ve açıklamada Bill Clinton’nı son derece sert bir şekilde eleştirmişlerdir.Bildiride,ABD’nin askeri yatırımlar da dış politikada geçmişin ekmeğini yediğini belirtmekte beraber Amerikan çıkarlarının savunulmadığı ifade edilmektedir.Amerika çıkarı için neyse onu yapmalıdır tezini savunan üyeler daha çok savunmaya yönelik politikaları önermekte ve kabul etmektedirler.[77] Bu bildiriden 2  sene sonraki seçimleri Cumhuriyetçi Aday George Bush’un kazanmasıyla beraber  İlkeler Bildirgesi Amerikan’ın politika görüşü haline gelmiştir.Bu metinde olanların bir çoğu Cumhuriyetçi hükümette kendine yer buldu.     
               ABD ,çıkarları doğrultusunda askeri müdahale gerekirse çekinmeden müdahale edecek bir politik görüşe sahiptir.11 Eylül’den sonra bu görüş kendine daha fazla yer bulmuştur.ABD’nin çıkarları ise değişen jeo-stratejik yapıda değişken bir hal alabilir.Temelde Orta Doğu ve Avrasya’da bulunan zengin yer altı kaynakları tutma politikasını tutan ABD dünyanın birçok kısmında varlığını hissettirmektedir.Genellikle ittifak kurarak bölgede destek bulma politikası vardır.Orta Doğu’da en büyük müttefiklerinin başında İsrail,Türkiye,Katar,BAE(Birleşik Arap Emirlikleri) gelmektedir.Avrasya’da ise Rusya,Kuzey Kore ve Çin’in egemenliğine karşı Türki Cumhuriyetlerle,Pakistan’la yakın ilişkide bulunan ABD, Uzak Doğu’da Güney Kore ve Japonya’yı müttefiği olarak kabul etmektedir.Dünya üzerine yayılmış sanayi şirketleri ülkelerin ekonomisinde baskı  yapma gücüne sahip ABD,gelişen savunma sanayisi ile Dünya’ya silah ihraç etmektedir.Büyük petrol şirketleri ve doğalgaz firmaları ile Petrol piyasasında belirleyici gücü yüksek konumda olan ABD Orta Doğu ve Avrasya’yı ulusal çıkarları olarak görmekte ve bu yönde politikalar izlemektedir.

               5.11 EYLÜL NEDEN OLDU ?
               Amerikalı Akademisyen Francis Fukuyama  1992 yılında yayınladığı ‘’ Tarihin Sonu’’ geldiğini  ileri sürmekte.Dünyanın artık liberal yapıyı kabullendiğini bunun devam edeceğini vurgulamaktadır.11 Eylül saldırılarından sonra Ahmet Davutoğlu bu olaylarla birlikte Fukuyama’nın tezinin çürüdüğünü Dünya’nın 21.yüzyılda artık   değiştiğini söylemektedir.[78]  Önceden de vurguladığımız üzere Dünya artık 11 Eylül 2001 sabahından sonra yeni bir yüzyıla uyanmıştır.Peki yapılan bu saldırının hedefi neydi.Neyi amaçlıyordu.Kime ve neye karşı yapılmış bir saldırıydı.Sadece ABD’nin evine yapılmış saldırıdan öte bir anlam taşımıyor muydu.Yapılan bu eylem çok yönlü bir tepkinin ürünüydü.Afgan Cihadından,İsrail’in Filistin üzerinde ki işgalinden,ABD’nin uyguladığı Orta Doğu politikalarından ve gelişen ekonomik kapital sistemin küreselleşmesinden doğan bir sıkıntının dışa vurumuydu.
               Dünya,SSCB’nin ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Soğuk Savaş’ın bittiğini ilan etmekteydi.Artık iki kutuplu sistem yerini Süper Güç ABD’ne bırakmıştı.Sistem artık tek kutupluydu.Süper güç ABD dünyada güç dengesinde karşısında dengeleyici bir güç olmadığından Orta Doğu ve Avrasya üzerinde çıkarları doğrultusunda politkasını gerçekleştirmekteydi.Körfez savaşı süresinde Irak’ı desteklemesi ,sonrasında Kuveyt işgalinde Irak’a askeri müdahalelerde bulunması örnek gösterilebilir.Gelişen kapital sistem Dünya üzerinde yoksul ülke sayısını arttırmakta, zengin ve yoksul arasında ki uçurumu açmaktadır.1998 verilerine göre Dünyanın en zengin 200 kişinin toplam serveti dünya nüfusunun  %41’inin gelirine eşitti.[79]2001 öncesi Dünya üzerinde yoksul ülke sayısı günden güne artmaktadır.Günümüzde ise bu tablonun düzeldiğini söylemek yanlış olacaktır. ABD,dünya nüfusunun 2000 yıllarında  %4.5’ni oluştururken dünya üretiminin %30’unu yapmaktaydı. [80] Ve bunun yanında Dünya sanayi üretiminin büyük kısmının  büyük firmaların elinde olması Dünya üzerinde kutuplaşmayı artırmaya yol açıyordu.Dünya,yoksul-zengin olarak ayrılıyordu.Geçmişten,günümüze gelen sömürgeci zihniyetin devam etmesi de Dünya üzerindeki bir kesimin,bir kesime düşman olarak bakmasına sebep olmaktadır.El-Kaide aslında İkiz Kuleleri vurarak Dünya üzerindeki bu liberal ekonomik sistemi hedeflediğini belirtmekteydi.Saldırı fiilen ABD’ne yapılmış olsa da görünenin arkasındaki sebep Dünya üzerindeki var olan ekonomik sistemdir.ABD,şirketlerinin Orta Doğu’da petrol rezervlerin de büyük payı olması ABD’nin bu coğrafyaya daha da önem vermesine sebep olmaktadır.Suudi Arabistan’lı olan Usame Bin Ladin’in hayatını anlattığımız ilk bölümlerde de değindiğimiz üzere Ladin,kutsal topraklarda Amerikan Kuvvetlerinin olmamasını gerektiğini belirtmiştir.ABD,kuvvetlerin Hicaz yarım adasına gelmesiyle beraber Suudi Arabistan ve ABD’ye savaş açmıştır.Suudi Arabistan’da ki Riyad ‘da ki eylemde Ladin’in harekete geçtiğini gösteriyordu.ABD,bugün de ekonomik çıkarları doğrultusunda müdahale etmekten kaçınmamaktadır.Az önce de belirttiğimiz üzere SSCB’nin yıkılması üzerine çift kutuplu sistem yerine Tek kutuplu sisteme bırakmıştır.Bunu birçok Liberal ekonominin zaferi olarak söylemektedir.Francis Fukuyama’da ‘Tarihin Sonu’ tezin de bunun liberal sistemin zaferi olduğunu artık bunun böyle devam edeceğini vurgulamaktadır.Küreselleşen dünya ve ekonomi de  gözlerden kaçırılan en önemli nokta terörizmdi.11 Eylül ile Dünya Tarihinin Sonunun gelmediğini gördü.ABD’nin karşısında belki SSCB gibi dengeleyici bir güç yoktu lakin ABD’ni kalbinden vuracak bir güce sahip olan El-Kaide terör örgütü vardı.Sivilleri hedef alan,sansasyonel eylemler yapan ve en önemlisi belli bir merkezi olmayan her an her yerde eylem yapabilecek asimetrik güç olarak nitelendireceğimiz tehlikeyle Dünya ve ABD karşı karşıya kalmıştır.Liberal ekonomi yıkılmadı lakin kendisini son derece sorgulanabilir bir hale getirmişti.Güney ülkeleri yani az gelişmeler ülkelerde Kuzey’e yönelik bir düşmanlık birikimi vardı.Eylem dünya üzerinde birçok ülke tarafından kınansa da The New York Times’in olaylardan sonra yaptığı  ‘’Arap Devletlerinden Kınama,ama Caddeler de Farklı Eğilimler’’ [81]başlıklı haberi dikkat çekici bir husustur.Liberal ekonominin,zenginin daha zengin,yoksulu daha yoksul yapan bu sistemin El-Kaide ve terör örgütlerine yararı ise militan teminin de en önemli kozlarından birisi olması.Militanların,yüksek bir kısmının yoksul ülkelerden olması bu tezi destekler niteliktedir.
               ABD, bahsettiğimiz üzere çıkarları doğrultusun da çıkarlarına ters düşen ülkeye müdahale etmekten çekinmeyen bir politika izlemektedir.Bu müdahaleler Terör örgütünün enformasyon yönetiminde en önemli kaynaklarından biri olmaktadır.ABD’nin Hicaz’a asker göndermesi yukarıda da bahsettiğimiz üzere Usame Bin Ladin’in en çok kullandığı verilerden birisidir.ABD’nin aleyhine kullanılan en önemli konulardan biride Bill Clinton’ın Başkanlığı döneminde Sudan’ı bombalamasıdır.Bu bombalamada Sudan’ın tek ilaç fabrikası hedef alınmıştı.Ülkenin bir çok aşısını,ilacını üreten bir ilaç fabrikasının hangi amaçla vurulduğu bilinmemekteydi.Sudan,daha sonralar Arap Birliği’nin desteğiyle BM nezdinden araştırma yapılmasını istese de ABD bu başvuruyu bloke etti.ABD’nin bu tavrının,Usame Bin Ladin uzun  röportajlarında dile getirmesi  bölge üzerinde hakimiyet gücünü artırıyordu.[82] 11  Eylül’den sonra Irak’a,Afganistan’a müdahalelerinde, Arap Baharı süresinde uyguladığı politikalar ABD’ne karşı özellikle Orta Doğu ülkelerinde düşmanca duyguların birikmesine sebep olmaktadır.
               Örgütün,eylemi yaparken ileri sürdüğü bir başka nokta ise   Filistin meselesi.ABD’nin Filistin’i işgal eden İsrail’e destek verdiğini bu desteği geri çekmesi gerektiğini belirtmektedir.Bu konu da günümüzde de devam eden istek İsrail’in  BM’nin 1967 tarihli ve 242 sayılı kararında belirlenen sınırları kabul etmesidir.[83]Örgütün Amerika’ya karşı hedefleri açıktı.Bunlardan Filistin,Irak ve Hicaz’ın üzerinde ki baskının kaldırılması gerektiğini ve bu hedefe ulaşmak için her türlü yolu deneyeceklerini belirtiyorlardı.[84]Bunun yanı sıra Balkanlarda ki Sırpların yaptığı sistematik soykırıma da tepki gösteren El-Kaide’nin bu bölgelerden de eleman temini sağladığı bilinmektedir.
               Genel olarak, 11 Eylül saldırıları Dünya üzerinde var olan dengesizliğin sonucu özellikle gelişen ve küreselleşen ekonomiye yönelik yapılmış bir terör eylemi niteliğindedir.Küreselleşen ekonominin yanı sıra 11 Eylül’den sonra şiddet ve terörizmde Küreselleşerek Dünya’da adından daha çok söz ettirmeye başlamıştır.Irak ve Afganistan müdahaleleri dünya için daha da kaotik bir ortama zemin hazırlamıştır.Özellikle Irak’taki Ebu Gureyb’de mahkumlara yapılan insanlık dışı davranışların ABD karşı büyük bir anti-pati oluşturduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.[85]Terörle mücadele için yapılan operasyonlar ve İnsan Haklarına aykırı davranışlar terörü azaltmak yerine daha çok artırmıştır.
      
          
               6. AVRASYA VE ORTADOĞU
               Orta Doğu ve Avrasya Dünya üzerindeki önemli coğrafi noktalardan birisidir.Tarih boyunca bu bölgelerinin hakimiyet altına almak için İmparatorluklar,Devletler savaşlardan kaçınmamıştır.Soğuk savaş öncesi SSCB-ABD arasında geçen bu mücadele,SSCB’nin yıkılmasından sonra Rusya ve ABD arasında mücadeleye sahne olmaktadır.Bu bölgede devletler ile müttefik kurmaya çalışan iki ülke çıkarlarını bu bölgelerde görmektedirler.ABD’nin,BOP(Büyük Orta Doğu Projesi) adlı bir çalışması da olması dikkat çekici bir husustur.Afganistan’ın ve Irak’ın Orta Doğu’da bulunmasından ötürü bu noktaların stratejik önemine vurgu yapmak çalışma açısından önemli bir yer teşkil etmektedir.Avrasya noktasında ise Afganistan’ın Avrasya yakın olması ve bu bölgede Hindistan’a,Pakistan’a,İran’a,Çin’e sınırı olması önemli hale getirmektedir.
               Orta Doğu, batıda Mısır,kuzeyde Türkiye ve İran’ın yer adlığı ,doğuda yine Umman Körfezi’ne,güneyde ise Aden Körfezi ve Yemen’i içine alan bölge olarak tanımlanmaktadır.[86] Bölge etnik ve kültürel olarak çok sayıda farklılık göstermektedir.Bu bölge tarih boyunca mücadelelerin çok sık gerçekleştirdiği coğrafi bir alandır.Peki Orta Doğu neden bu kadar öenmlidir.ABD,ulusal çıkarlarını neden bu bölgede görmekte ve gerektiğinde müdahale kaçınmamaktadır.Orta Doğu için ilk başta söylememiz gereken en önemli unsur zengin yer altı kaynaklarıdır.Bu bölge Dünya üzerinde petrol rezervlerinin %50 sini,doğalgaz rezervlerinin % 40’ını oluşturmaktadır.Orta Doğu Bölgesi’ne Kafkasya’yı katarsak bu oranların yaklaşık % 10 artığı bilinmektedir.[87]Yer altı zenginliğinin bu kadar önemli olması ve Avrupa’ya petrol ve doğalgazın taşınmasında önemli transit geçiş noktalardan birisi olduğundan bölge jeo-stratejik bir konumdadır. Üstünde İstanbul,Çanakkale,Hürmüz,Bab-ül Mendep,Cebelitarık gibi önemli boğazlar bu bölgededir.Bunun yanı sıra Kızıldınız ve Akdeniz’i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı’da bu bölgededir.Günümüzde önemli petrol boru hattı projelerinin gerçekleştirilmeye devam edildiği bölgede Avrupa ve ABD menşeli firma sayısı oldukça fazladır.ABD,için Ortadoğu vazgeçilmez bir stratejik noktadır.
                Rus sosyal tarihçi Andrey Furvon Avrasya’nın sınırlarını çizerken Mackinder’in terminolojisinde olan Heartland’ı kullanarak açıklamaktadır.Avrasya’nın iki parçadan oluştuğunu, merkezinde Heartland’ın olduğunu,diğer parçasında ise Avrasya Rimland2ını olduğunu belirtmektedir.Furvon Heartland’ı Moğolistan,Güney Sibirya,Çinin Uygur Bölgeleri ve Tibet’in bir  kısmı ,Kazakistan,Kırgızistan,Özbekistan,Türkmenistan,Tacikistan,Güney Urallar’dan Kara Deniz’e kadar olan bozkırlar ve Afganistan’ın kuzey kısımları olarak göstermektedir.[88]Geniş bir coğrafi alana yayılmış olan Avrasya,dünya üzerindeki yer altı zenginliği ve transit geçiş noktalarının önemli olmasından ötürü stratejik bir noktadır.Eski İpek Yolu ve Baharat yolunun geçtiği bu bölgenin hakimiyeti için tarihte bir çok kez büyük mücadelelere ve savaşa başvurulmuştur. Dünyada ki petrol rezervinin %20 sini,Doğalgaz rezervlerinin ise % 31,2’sini oluşturan bu bölge dünya enerji piyasası için önemli bir noktadadır.[89]Rusya ve ABD’nin çıkar çatışması yaşadığı bu bölge jeo-stratejik konumunu devam ettirmektedir.ABD’nin Afganistan müdahalesinin Avrasya’da ki çıkarlarıyla bağımsız olduğunu söylemek doğru bir analiz olmayacaktır.ABD,bu bölgede Türki Cumhuriyetlerin bir çoğu,Hindistan ve Pakistan’ın müttefiklik yaparak söz sahibi olmak istemektedir.
                   
                  SONUÇ
                  SSCB’in Afganistan’ı işgali ile bölgede bir çok dengenin değişmesi ABD’nin çıkarlarına aykırı bir durum oluşturmakta.ABD,çift kutuplu istemde bir savaşa girmenin özelliklede nükleer silah kullanılma ihtimalinin yüksek olduğu bir 3.Dünya Savaşı’ndan kaçınmıştır.Ülkenin Orta Doğu ve Avrasya üzerindeki çıkarlarını korumak üzere SSCB’ne fiili bir savaş ilan etmektense Afganistan’da savaşmak üzere Afgan ve Müslüman gruplara yardım etmeği daha cazip yol görerek o yönde bir politika izlemiştir.Afgan Cihadın’da büyük destek verdiği askeri,istihbarat ve casusluk eğitimi verdiği gruplara yüksek miktarda da mali destek sağlamıştır.Bu gruplar arasında  Usame Bin Ladin’de vardı.ABD’nin SSCB karşı en önemli kozlarından birisi olan Usame Bin Ladin Afgan Cihadın’da ABD’nin desteğiyle büyük bir popülarite kazanmaktaydı.Zengin bir aileden olan Usame Bin Ladin,bu mal varlığını da kullanarak Afgan Cihadın’da kendinden söz ettirmekteydi.Afgan Cihadı’nın bitmesi üzerine Arabistan’a dönen Ladin, Amerikan karşıtı bir politika izlemeye başladı.Afgan Cihadında temelini attığı El-kaide’yi daha sonra ki yıllarda fiilen kuran Ladin ,ABD’ne karşı eylemler yapmaya başlamıştır.Temelde Vehhabilik mezhebini benimseyen El-kaide Terör örgütü,cihad kavramını kullanarak ABD ve Avrupa’ya karşı mücadelesinde eleman temini sağlamakta zorlanmıyordu.Ekonomik olarak kendi şahsi serveti ve dünyanın bir çok yerinden zenginlerden bağış alan El-Kaide Terör örgütü finansman yönünden bir sıkıntı yaşamamaktadır.Yapılanması hücre sistemiyle olan El-Kaide eylemini bu hücreler aracılığıyla yapmaktadır.Adından bir çok eylemde söz ettiren örgüt 11  Eylül İkiz Kulelere yapılan kamikaze saldırısı,Londra,Madrid,İstanbul’a yapılan bombalı eylemlerle asimetrik güç olarak varlığını hissettirmektedir.
                Çalışmamızın  ilk bölümünde  11 Eylül gibi büyük bir eylemi yapacak güçte olan örgütünün ne olduğu,neyi amaçladığını,nasıl kurulduğunu açıklama yoluna gitmeye çalıştık.Birinci bölümde üzerinde de durduğumuz bir konu olan örgütün lideri Usame Bin Ladin’dir.Ladin’in geçmişi,görüşü,serveti üzerinde ki çalışmalarımızda Ladin’in zengin bir aileden geldiğini,hocası olan Abdullah Azzam’ın kendisini nasıl etkilediğini,Afgan Cihadı’nda ABD ile birlikte çalışmasını ve Afgan Cihadın’da önemli görevler aldığını belirtmiştik.Genel olarak  El-Kaide halife devleti kurmak için ABD ve ABD’ne destek olan Müslümanlar Devleti düşmanı olarak benimsemiştir.ABD’nin Müslüman ülkelerden çıkmasını,İsrail’in Filistin’i işgalden vazgeçmesi gerektiğini belirtmektedirler.
              Amerika, 11 Eylül sabahı New York’ta ki Dünya Ticaret Merkezi’nde ki İkiz Kulelere ve Pentagona yapılan kamikaze saldırıları ile sarsıldı.Saldırı,o güne kadar denenmemiş yolcu uçakları ile yapılmaktaydı.Kaçırılan yolcu uçaklardan ikisi İkiz kuleleri,birisi Pentagon’u hedef almıştı.Bir diğer uçak ise Pensilvanya yakınlarında düşmüştü.Ülke içerisinde aynı gün bir çok noktada bombalı araçlar ile eylemler yapılmakta ABD ,2.Dünya savaşı öncesi Japonya’nın Pearl Habor saldırısından bu yana ilk kez böyle bir saldırıya şahit olmaktadır.Yapılan bu saldırı Dünya tarihinin dönüm noktalarından biri kabul edilir çoğu kesim tarafından da 21.Yüzyılın gerçek başlangıç tarihi idi.11 Eylül saldırıları ile ABD ekonomik simgesi olan Dünya Ticaret Merkezi ve siyasi ve askeri simge olan Pentagon’a yapılan saldırılar ile vurulmuştur.DTM’ne yapılan saldırı dünyada ekonomik sisteme ve küreselleşmeyi hedeflediğini,Pentagon’da ise ABD’nin Dünya üzerindeki askeri politikaları hedef alınmıştır.11 Eylül Saldırılardan sonra ABD bir çok yaptırım kararı almış,Vatanseverlik Yasası çıkarmış,ülkeye giriş çıkışta kontrolü artırmıştır.Orta Doğu’da karakol görevi gören donanma sayısında da artışa giden ABD ilk müdahalesini Afganistan’da ki Taliban rejimine yapmıştır.’Şer Ekseni ‘ olarak nitelendirdiği ülkelerden biri olan Irak’a da 2003 yılında müdahale etmiştir.2001 yılında Afganistan’a müdahalesinde Taliban yıkılırken,2003 Irak müdahalesinde Saddam Hüseyin yıkılmıştır.ABD,terörle mücadeleye ara verilmeden devam edileceğini,bu konu da teröre destek veren ülkelerinde aynı statüde değerlendireceğini belirtmekteydi.ABD’nin Afganistan’a ve Irak’a müdahalesinde İnsan Hakları ve 1952 Cenevre Sözleşmesine uymadığı uluslar arası kamuoyunda yüksek sesle dile getirilmektedir.Özellikle Irak’a müdahalesinde bu durum daha da endişe verici bir noktada dikkatleri üzerine çekmekteydi.Irak’a müdahale etme amacı olan gösterilen Kimyasal silahların daha sonraları Irak’ın bu silahlara sahip olmadığı anlaşılınca hedefin başka olduğu anlaşıldı.Amacın Körfez Krizinden bu yana yıkılmak istenen Saddam olduğu yıllar süre anlaşılmıştır.Afganistan ve Irak büyük insan hakları ihlaline sahne olmuş ve bölünmüş bir ülke haline gelmiştir.Günümüzde Afganistan’da Taliban tehlikesini hala sürdürmekle beraber ISAF kuvvetleri de günümüzde de Afganistan’da bulunmaktadır.ırak ise mezhep savaşlarının yaşadığı,Kuzeyinde özerk bir yönetimin olduğu ülke haline gelmiştir.
            ABD,dış politikasını çıkarlarını korumak felsefesine göre dizayn etmiş,gerekirse müdahale etmekten kaçınmayacak bir yapıya sahiptir.Saldırılar sırasında ülkenin Başkanının  George Bush,Dışişleri Bakan’ın Colin Powell olması verilecek tepkinin ne düzeyde olacağını tahmin edilmesini kolaylaştırmaktadır.Bunun sebebi ise ülkenin yönetimini elinde tutan Cumhuriyetçi parti’nin savunma ve askeri politikaları desteklemektir.ABD,ülkesinin çıkarlarını Orta Doğu ve Avrasya’da görmektedir.Orta Doğu ve Avrasya , zengin doğalgaz ve petrol rezervlerinin büyük bir kısmını elinde bulundurmaktadır.Dünya enerji piyasasının atar damarı olan bu bölgenin hakimiyeti en önemli önceliktir.Petrol ve doğalgazın Avrupa’ya taşınmasında stratejik bir konumda olan bu bölgenin hakimiyetinde tutan ülkenin ve ya ülkelerin Dünya üzerinde ki siyasette söz hakkı daha da artmaktadır.ABD etiketli bir çok petrol firmasının bu bölgede aktif faaliyet göstermesi ABD’nin bu bölgeye yönelik ilgisini daha da çok artırmaktadır.Ortadoğu’da genel olarak kontrolü elinde bulunduran ABD’nin bu bölgedeki en önemli rakiplerinden biri İran’dır.Avrasya genelinde hakimiyeti sağlama noktasında Rusya ile mücadele etmektedir.kendisini SSCB’nin devamı olarak kabul eden Rusya ,Kafkasya ve Türki Cumhuriyetler üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır.Önce Gürcistan,sonra Ukrayna ile yaşadığı krizde NATO’nun ve AB’nin ambargo uygulamaktan başka bir şey yapamaması Rusya’nın eline güçlendirmektedir.Kafkasya’da Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı da destekleyerek söz sahibi olan Rusya Amerika’nın bu bölgedeki en önemli rakibidir.Rusya Suriye’de 2011 yılından beri süregelen iç savaş da Beşar Esad’ı destekleyerek Orta Doğu’da söz sahibi olma yoluna gitmektedir.SSCB’nin ‘’sıcak denizlere inme’’ politikasını devam ettirmektedir.ABD,terörle mücadele amacıyla beraber Orta Doğu ve Avrasya’da söz sahibi olma politikasını devam ettirmektedir.
            Dünya,2001’den sonra asimetrik güçlerin artığı,ülkelerin kendini güvende hissetmediği özelliklede Avrupa ve ABD’nin olduğu bir konjektüre bürünmüştür.Ekonomi tüm hızıyla küreselleşmekte bunun yanı sıra da şiddet ve terörde küreselleşmektedir.Avrupa,terörle mücadelede  ABD’ne destek olmaktadır.Bu ülkelerin başında ise İngiltere,Fransa ve Almanya gelmektedir.17 Aralık 2010’da bir üniversite öğrencisi ve seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin siyasi baskıya ve ekonomik dengesizliğini protesto olarak Tunus’un Sidi Bu Zeyd kentinde kendini yakmasıyla beraber başlayan olaylarla Arap Dünyası bir ayaklanmayla karşı karşıya kalmıştır.Libya’da Kaddafi devri sonra ererken,Mısır’da Hüsnü Mübarek dönemi de Mısır’da kapanıyordu.Mısır,daha sonraları tekrardan bir darbeye tanıklık ediyordu.Abdülfettah El Sisi yönetiminde ki cunta Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkan’ı Mursi’yi görevden alıyordu.Cunta,Mısır İhvan’ın dan bir çok kişi hakkında idam kararı çıkarmıştır.İdam kararı çıkanlar arasında Mursi’de vardır.Arap Baharı Ürdün’e,Suriye’ye, ve bir çok Arap ülkesine yayılmıştır.Arap Baharı yaşayan Suriye’de rejimi elinde tutan Esad’ın yönetimi terk etmemesi üzerine ülke 2011 yılından bu yana bir iç savaşa tanıklık etmektedir. 250.00 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Suriye’de savaş devam etmektedir.Kaddafi’den sonra Libya ise eski günleri arar niteliktedir ülke bir iç savaşa eşlik etmektedir.Suriye’de ortaya çıkan DAEŞ terör örgütü ise belli bir alanda hakimiyet kurmayı başarmıştır.Dünyanın en kaliteli petrol rezervlerini barındıran Musul’u elinde tutan DAEŞ bir çok ülke adına tehlike oluşturmaktadır.Türkiye,Fransa ve ABD’nin California eyaletinde eylemlerde bulunmuştur.Örgüt,teknoloji üst düzeyde kullanmaktadır.Dünya 11 Eylül sonrası terörün,kaosun daha da arttığı bir konuma gelmiştir.Afganistan’da Taliban toplanırken,Irak ve Suriye’de DAEŞ,Türkiye’de PKK adından daha çok söz ettirmektedir.
                Terörle mücadele de en önemli olgu terörün ideolojik tabanını,felsefi boyutunu çürütmektir.Bugün operasyonlarda 10 teröristi etkisiz hale getirseniz bile felsefi boyutu zarar almadıysa eleman temininde zorluk yaşamayacaktır.Afganistan ve Irak bunu göstermektedir.Eğer ki terörle gerçekten mücadele edilmek isteniyorsa onların elinden silahı alarak değil militanlarına dağıttıkları Savaş kitaplarını etkisiz hale getirerek başarabilirsiniz.Bu da daha yoksul-zengin uçurumunun olmadığı,inançlarından ötürü 2.sınıf vatandaş olarak görülmeyen bir dünya düzeni yaratmaktan geçmektedir.Terör, 11 Eylül’de Okyanus ötesini vurarak artık işin ciddiyetini göstermekteydi.Günümüzde Paris,Suruç,Ankara’da bunun ne derece önemli hale geldiğini gösterir.Amerika Birleşik Devletleri’nde 2016 yılında yapılacak Başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi Parti’den Başkan Aday Adayı olan Donald Trump’ın ‘Müslümanlar ülkeye alınmasın’ tarzındaki İslam düşmanlığını tetikleyen açıklamalarının azalması veya ortadan tamamen kalkması  terörü de bitirecektir.Dünya üzerinde kimin hakkı gasp ediliyorsa onu savunmak için ülkenin inancının,ırkının ve zengin-yoksul ülke olmasına bakılmaması gerekir.Bu konu da İsrail’in Filistin konusunda 1967 sınırlarına çekilmesi gerekmektedir.İslam ülkeleri terörün İslam’da yeri olmadığını topluma çok iyi bir şekilde aktarmalıdır.Bu dünya üzerinde de böyle olmamalıdır.Televizyon yayınlarında,sinemalarda,dergilerde ve akademik çalışmalarda topluma ulaşabilen her noktada terör örgütlerinin kaynağının kurutulması gerekmektedir.Terör,kimden gelirse gelsin lanetlenmeli,deşifre edilmelidir.
                        















                                                                 KAYNAKÇA
 ABASCAL   Ernesto Gomez, ‘’ORTADOĞU’DA İMPARATORLUĞUN SONBAHARI’’, Çev. Süleyman Altunoğlu-Barış Yıldırım,Ankara,NotaBene Yayınları,2013.

AĞIRAKÇA Ahmed, Şamil İslam Ansiklopedisi, Dergah Ofset, İstanbul, 2000.
 Ali TARIK et.al. , ‘’ 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU ‘’ ,Ankara, Ütopya Yayınevi, 2004.
ARI Tayyar , ‘’ AMERİKA’DA SİYASAL YAPI LOBİLER VE DIŞ POLİTİKA’’, BURSA,4.BASKI,MKM YAYINLARI,2009.
ARI Tayyar , ‘’GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ORTA DOĞU SİYASET,SAVAŞ ve DİPLOMASİ ‘’, BURSA,6.BASKI,DORA YAYINLARI,2014
BİLİR HÜSEYİN,’’ TERÖR MEDYA ve DEVLET ‘’, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,2009.
BÜYÜKKARA Mehmet Ali, İhvanda Cüheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik , Rağbet Yayınları , İstanbul, 2013 .
DAVUTOĞLU Ahmet ,’’KÜRESEL BUNALIM ‘’, İstanbul,Küre Yayınları, 39.Baskı , 2014
DEMİREL Emin, Türkiye’de EL-KAİDE Unsurları, 2. Baskı,  IQ Kültür – Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2005 . 

 HÜSEYİN  Fuad, Zerkavi El Kaide’nin İkinci Kuşağı, Çev. Defne Bayrak, Küresel Kitap, İstanbul, 2014.

 KAYA  Sezgin ,’’ RUS AVRASYACILIĞI VE JEOPOLİTİK BİR VARLIK OLARAK DOĞU ALGISI’’, RUSYA’NIN DOĞU POLİTİKASI, Der:Sezgin KAYA- Meşdi İsmayılov, BURSA,EKİN BASIN YAYIN DAĞITIM,2013.

Kur’an-ı Kerim Meali, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları , Ankara, 2013.
EL-ENSARİ  Seyfüddin et.al.’’ 11 EYLÜL DÜNYAYI SARSAN HADİSEYE GENEL BİR BAKIŞ ‘’,İSTANBUL,KÜRESEL KİTAP,2013
ŞEN Osman, Din, Terörizm ve EL-KAİDE, Sarkaç Yayınları, Ankara, 2011.

 WEB ADRESLERİ


 http://akademikperspektif.com/2013/03/23/kuvvet-kullanma-yasagi-ve-abdnin-2003-irak-mudahalesi/ 











https://terortakvimi.wordpress.com/category/faillerine-gore-eylemler/el-kaide-eylemleri/   



http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2001/09/11/27067.asp




  
 










[1]  Prof. Dr.  Ahmed  AĞIRAKÇA,   ‘’Vehhabilik’’  , ŞAMİL  İSLAM Ansiklopedisi   ,VIII. Cilt ,Şamil Yayınevi , 2000 , s.213.
[2]  Prof.Dr. Mehmet Ali Büyükkara, ‘’ İhvandan Cüheyman’a Suudi Arabistan ve  Vehhabilik ‘’, Rağbet Yayınları, 2013,  s. 135-136.
[3]   Ibid.
[4]  Emin Demirel , Türkiye’de El Kaide Unsurları , 2. Baskı, İstanbul , IQ Kültür Sanat Yayıncılık , 2005 ,  s.34.
[5]  AĞIRAKÇA , loc.cit
[6]  ‘’Bid’ad ;Hz .Muhammed ve dört halife zamanında bulunmayıp da,dinimizde,sonradan meydana çıkarılan,uydurulan inanışlara,sözlere,işlere,şekillere ve adetlere denir. ‘’   http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2728  ( e.t 07 / 12 / 2015 ) .
[7] Osman ŞEN , Din,Terörizm ve El-Kaide ,  Ankara,  Sarkaç Yayınları , 2011 ,  s .77.
[8]  Ibid. , s. 49.
[9]  Ibid. , s. 50
[11] Fuad Hüseyin,  Zerkavi El Kaidenin İkinci Kuşağı , Çev. Defne Bayrak ,Küresel Kitap , İstanbul, 2014  , s.162 -163 .
[12]  Şen, op.cit. ,  s. 53-54 .
[13]  Ibid.
[14]  Hüseyin , op.cit. , s.165-166.
[15]  Ibid. s.170.
[16] Ibid. , s.174.
[17] Ibid. , s. 179.
[18]  Şen , op.cit.,  s.58.
[21]  Şen , op.cit.,  s.57.

[22]  Hüseyin , op.cit. ,  s.184-185 .

[23]  Demirel, loc.cit , s.11 -12

[24]   Şen , op.cit., s. 59
[25]   Ibid. , s. 61.
[26]   Ibid. , s.62-63 .
[27]  Kur’an-ı Kerim  Meali , Ankara,   Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları ,  2013 , 16.Baskı , s.103.
[28] Şen , op.cit. , s.66
[29]  Ibid. , s.69.
[30] Seyfüddin El-Ensari et.al.’’ 11 EYLÜL DÜNYAYI SARSAN HADİSEYE GENEL BİR BAKIŞ ‘’,İSTANBUL,KÜRESEL KİTAP,2013,s.41.
[31]  Ibid. , s. 72.
[33]  Şen , op.cit. , s. 75.
[35] https://terortakvimi.wordpress.com/category/faillerine-gore-eylemler/el-kaide-eylemleri/ ( e.t.11/12/2015)
[38]  Ernesto Gomez Abascal, ‘’ORTADOĞU’DA İMPARATORLUĞUN SONBAHARI’’, Çev. Süleyman Altunoğlu-Barış Yıldırım,Ankara,NotaBene Yayınları,2013, s.29.
[39] Hüseyin Bilir,’’ TERÖR MEDYA ve DEVLET ‘’, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,2009,s.141.
[40] Demirel,op.cit.s.59.
[41] Şen,op.cit.s.89.
[42] Ibid. ,90
[44]  Tarık Ali et.al. , ‘’ 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU ‘’ ,Ankara, Ütopya Yayınevi, 2004, s.10.
[45] Ibid. ,s.97.
[47] Abascal , op.cit., s.32
[48] Bilir, op.cit. ,s.135
[49] Ahmet Davutoğlu ,’’KÜRESEL BUNALIM ‘’, İstanbul,Küre Yayınları, 39.Baskı , 2014 , s.114.
[53]  Tarık Ali , op.cit.,s.103-104
[54] Ibid. , s.262.
[55] Ibid.,s.255.
[56]  Dicle Sasaoğlu, ‘’NATO MÜDAHALESİ VE SONRASINDA AFGANİSTAN ‘’ 8 ocak 2014, s.2.
[57]   Abascal, op.cit.,s.40
[58] Tayyar ARI , ‘’GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ORTA DOĞU SİYASET,SAVAŞ ve DİPLOMASİ ‘’, BURSA,6.BASKI,DORA YAYINLARI,2014,S.476-477.
[59]  Ibid., s.44.
[60] http://akademikperspektif.com/2013/03/23/kuvvet-kullanma-yasagi-ve-abdnin-2003-irak-mudahalesi/  ( e.t 22/12/2015 )
[61] Abascal, op.cit.,s.45.

[63]  ARI, op.cit., s.483
[65] http://www.haberler.com/abd-li-muslumanlara-yonelik-irkci-saldirilar-11-7956953-haberi/ ( e.t 23/12/2015 )
[67] Abascal ,op.cit., s.67-72.
[68] ALİ ,op.cit.,s.34.
[70] ALİ, op.cit., s.91.
[72]  ALİ,op.cit. , s.15.
[73] http://www.radikal.com.tr/yorum/afganistan-ceset-dolu-616962/ (e.t 23/12/2015)
[75] Tayyar ARI , ‘’ AMERİKA’DA SİYASAL YAPI LOBİLER VE DIŞ POLİTİKA’’, BURSA,4.BASKI,MKM YAYINLARI,2009, S.84.
[76] Ibid.,s.86.
[77] Abascal,op.cit.,22-23.
[78] Davutoğlu , op.cit., s.8.
[79] Ali, op.cit., s.74.
[80] Ibid.,s.57.
[81] BİLİR, op.cit., s.137.
[82] ALİ., op.cit., s.163
[83]  ARI , ‘’GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ORTA DOĞU SİYASET,SAVAŞ ve DİPLOMASİ ‘’, s.300.
[84]  El-Ensari,op.cit.,s.9.
[85]  ALİ BULAÇ, ‘’EBU GUREYB’DE NE OLDU’’ http://www.zaman.com.tr/yazarlar/ali-bulac/ebu-gureybde-ne-oldu_1226265.html (e.t 24.12.2015 )

[86] ARI , ‘’GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ORTA DOĞU SİYASET,SAVAŞ ve DİPLOMASİ ‘’, s.19.
[87] Ibid.,s.20.
[88] Sezgin KAYA ,’’ RUS AVRASYACILIĞI VE JEOPOLİTİK BİR VARLIK OLARAK DOĞU ALGISI’’, RUSYA’NIN DOĞU POLİTİKASI, Der:Sezgin KAYA- Meşdi İsmayılov, BURSA,EKİN BASIN YAYIN DAĞITIM,2013,s.24-25.
[89]  ‘’ HAM PETROL VE DOĞALGAZ VE SEKTÖR RAPORU’’ s.6-18. http://www.tpao.gov.tr/tp5/docs/imaj/HP_DG_SEKTOR_RPR_040515.pdf  (e.t. 24/12/2015 )