9 Haziran 2019 Pazar

ZİHİNLERİN İŞGALİ

Bu coğrafyada yaşayan insanları ayakta tutan en kuvvetli bağlardan birisi aile,akrabalık bağlarıdır.Ne olursa olsun,ne yapılırsa yapılsın geçmişten günümüze gelen bir Anadolu kültürü,irfanı,edebi vardır.Bir devlet bir devleti işgal ederken bu işgallerin bir kaç farklı kombinasyonu olabilir.Bu topraklara fiilen işgal etmek başta gelmek üzere ekonomik ve de kültürel işgal yöntemleri de bir kaç yöntemdir.Son dönemde ABD ve de türevleri işgal yöntemi olarak ekonomik ve de kültürel işgal yöntemini seçmekte.Bugün, Türkiye çok büyük bir zihinlerin işgali,kültürel işgal altındadır.Ana akım medya ve de yan video uygulamalar ile Türk aile yapısına ters ne kadar figür,karakter,ilişki çeşitleri varsa dizilerde kendilerine yer buluyor.Muhakkak her dizi de bir eşcinsel karakter o yetmedi yasak ilişki o da yetmedi aldatma,kavga-gürültü temalı içerikler bol bol mevcut.Bize,bulunduğumuz coğrafyada tarihimizi,ecdadımızı anlatacak,hatırlatacak ne kadar figür varsa hafızamızdan silip,atmamızı istiyorlar.Bu ülkede ne yazık ki yeni yetişen nesil arasında  '' Great America'' büyüsüne kapılmış belki de Amerika mandasını bile kabul edecek yeni bir Amerikan kültürüne hayran olan nesil yetişiyor.Anne-babalar, çocukları ile bu saçma dizileri,filmleri izleyip zihinlerin işgaline ortak oluyorlar.Özellikle belirtmek istiyorum anne-babalara çocuklarınıza yüksek dozda eş cinsellik pazarlaması yapıp,bunları normalleştiriyorlar.Bireyin kendi seçimi diyerek çocuğunuz üstündeki tahakkümünüzü yıkıp Türk aile birliğini temelden sarsıp, anne-baba figürünü ortadan kaldırmak istiyorlar.Bu vebali kaldıramazsınız, çocuklarınızın elinden tv-film, oyun,you tube artık her var ise oto kontrolünüzde olsun.Yarın için inanın çok geç olacak sussun diye izlettiğin,oynattığın her ne var ise yarın başına bela olacaktır.Ebeveynlik, sadece dünyaya getirmek değil ona sahip çıkmaktır.Çocuğunu kurban etme bu çağa.

29 Mayıs 2019 Çarşamba

İsmet ÖZEL

 ''Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadım canımı '' diyerek başlıyor İsmet Özel Münacaat adlı şiirine ve ''Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi/taşınacak suyu göster, kırılacak odunu/kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde/bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin/tütmesi gereken ocak nerde? '' diyerek bitiyor.İsmet Özel, geniş kitleler tarafınca Türk şiirinin yaşayan en büyük şairi olarak nitelendiriliyor hatta modern dönemin en büyük Türk şairi unvanını kendisine yakıştıranların sayısı da bir hayli fazla.İsmet Özel'in şiirlerini,düşüncelerini, dünü, bugünü ve de yarını okumadaki,yorumlamadaki bakış açısı her açıdan kıymetlidir bu çağ insanı için.Bir şiirinden aldığım şu iki kesit ile insan hayatının aslında temel noktasına değiniyor Özel, neden varım, Yaratan beni neden yarattı, hangi suyun sakasıyım, hangi yolun yolcusuyum.Bu dünyaya gelişimde elbetteki bir anlam ve de bir hikmet var.Bu hikmet nedir diye soruyor ve de cevabını arıyor İsmet Özel.Türk-İslam sentezini başarılı bir şekilde işleyen Şair, çağımızdaki bir çok insanı uyuşturan meselelere de kalemini sakınmadan, cesurca dokunuyor,haykırıyor.Bugün, bu çağda samimiyetsizlik ve de sahtecilik çağında en çok da dikkat edilmesi gereken çağ da İsmet Özel bir sorumluluk alıp,yazıyor,çiziyor,söylüyor.Daha önce de belirttiğimiz üzere İslam dini alelade Atadan,dededen kalarak benimsenecek bir Din değildir.Din, ilk ayeti İkra ile Müslümanlığı kabul eden her bireyi Okumayı yani düşünmeyi emrediyor.Günümüzde ne yazık ki Müslümanca düşünmek şöyle dursun Müslümanlığa yakışmayacak her ne var ise günlük hayatımızın,ticaretimizin,arkadaşlıklarımızın baş köşesinde.Müslümanca yaşamanın kültürü Batı karşısında var olan aşağılık kompleksi ile kendini tamamen bir simetri Batılılaşmaya götürüyor.Ama ne Batılılaşıyor ne de Doğudan kopabiliyor.Türk insanı 21.yüzyılda artık bir kimlik bunalımına girmek üzeredir.İsmet Özel'in tüm çabası Batı'nın gerçek yüzünü Müslümanlara gösterip, Müslümanca bir yaşam tarzı ile bir Diriliş ruhunu canlandırma gayesi ile çırpınmaktadır.Umuyorum ki ; ''dilce susulup,bedence konuşulan bir çağda biliyorum anlaşılmayacak '' dediği ne var ise anlaşılır bu çağda.

2 Mayıs 2019 Perşembe

İNFAK


‘’Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şah damarımdan yakın bana benim içimde ‘’ diye başlıyor Sezai Karakoç’un Çocukluğumuz adlı şiiri.Gelişen ve de değişen dünya da matematik,astronomi ve fenni bilimler kadar insanların kafasında hep bir soru olarak kalmıştır inanç kavramı.Kimi insanlar inandığı Tanrı’yı Gökte tasavvur etmiş,kimi güneşte,kimi ateşte.Dinler tarihi karışık,detaylı ve gelişen tarih akış çizgisinde değişime uğramıştır.Ama bizim inandığımız Din olan  İslamiyet’in kutsal kitabında hak katında tek Din’in İslam olduğu apaçık bellidir.Hz.Musa’ya,Hz.isa ve de Hz.Davut Peygambere inan kitaplarda İslam’dır Ehli kitaptır.Tarih içerisinde bu kitaplar tahrif edilmiş, din adamlarının kendi nankörlükleri ile değiştirilmiş,yok edilmiştir.Lakin,ayakta duran ve duracak olan Kur’an-ı Kerim bize evrenin,insanının o sınırsız dünyasına bir kapı açtırıyor.Materyalist dünyan insanının yaşadığı ruhsal boşluğun bize anlamsız olduğunu Allah’ın bize şah damarından daha da yakın olduğunu anımsatıyor.Bugün toplumumuzun psikolojik bozukluklarını en temel sebebi Hakikate ulaşmadaki eksikliği,karmaşasıdır.Çağımızın insanı bir inanç travması yaşamaktadır.Bu travmadan çıkmak için çaba göstermekte lakin kendisine üretmek yerine tüketmeyi empoze eden kapitalist sistemin hayatının her alanına girmesinden ötürü bunu başaramamakta Dünya dertlerini sırtına yükleyip asıl Hakikati ıskalamaktadır.Evet,Allah şah damarından da yakındır bize, bizi Avrupa Kilisesinden ayıran temel faktörde budur.Bizim yaratıcıya ulaşmamız için bir aracıya ihtiyacımız yoktur O (c.c)  an ve an bizim yanımızda,şah damarımızdan yakındır bize.Ramazan ayının tatlı bir gülümsemesi,bir huzuru olurdu çocukluğumuzda.Ramazan gelmeden önce koşturmacalar,alışverişler,heyecanlar,mukabelelerin,teravih namazlarının heyecanı sarardı dört bir yanımızı.Sahur ile Rabbinin rızası için niyetlenip hep birlikte iftar için Ezan-ı Muhammediyye’nin okunması ile orucunu açan Arap,Çerkez,Türk,Kürt fark etmeksizin Üst kimlikte Müslümanlıkta ayn dili konuşan insanların bu devirde birbirinin  kuyusunu kazması ne acı nasıl bir felakettir.Oruç ne demektir oruç anlamak,idrak etmek,arınmaktır.Oruç pek tabi bir yudum suyun bile ne kadar kıymetli olduğunu bir lokma ekmeğin ne denli kutsal olduğunu bize hatırlatmaktadır.Oruç aslında, şan ve şöhret içindeki masalarımızdaki her bir lokmada yetimin,öksüzün,yoksulunda payı olduğunun gerçeğini hatırlatmaktadır bize.Oruç paylaşmaktır,infak etmektir.Müslüman dünyası içine düştüğü bu acılar dolu çağda en çok da infak şuurunu kaybetti ne yazık ki.Bugün,komşusu aç iken komşusunun açlığından haberi olmadan şan,şöhret içinde yaşayan milyonlarca insan var.Kendi çocuğu  en kaliteli,pamuklu montları giyerken sırtında montu olmayanları görmezden gelen bir zihniyeti bir Müslüman nasıl kabule der.Sevgisizliği,nankörlüğü,dedikoduyu,hamaseti ve  de cahilliği nasıl yükseltebilir bir Müslüman.Bugün oruç tutan bir insan Şam,Kahire,Bağdat,Kahire’nin acılarına nasıl kulak tıkar.Bombalar altında ölen o çocukların acılarını nasıl vücudunun en derinliklerinde hissetmez.Biz aynı Ezan ile oruç açıyorsak ve de aynı kıbleye dönüyorsak Kardeş değil miyiz ? Buyurmuyur mu Peygamberimiz ( s.a.v.)  Mümin,müminin kardeşidir diye.Biz bu felsefeyi ne zaman kaybettik bırakın Bağdat’ı,Halep’i iki sokak ötedeki acılara kulak tıkamaya başladık.Evimize Tüketim canavarının el bombalarını sokup çocuklarımıza toplumun ahlak kavramına bomba koyan televizyon kanallarını konuk adlık.Ramazan bir arınma,yenilenme ayıdır.İnfak duygusunun zirve yaptığı bu ayda bilgiyi,sevgiyi,hoşgörüyü,güler yüzlülüğü de paylaşalım.Öğrenelim,öğretelim,meclislerimizde Kapital sistemin dizilerinden değil de ilimden,bilimden konuşalım.Kudüs’ün prangalarından kurtulması için ne yapabiliriz,Orta Doğu’dan kanlı elleri nasıl çektirebiliriz onları konuşalım.Eşimiz,dostumuz,çocuğumuza Hakikatin bu topraklarda olduğunu insanlığın kurtuluşunun bu topraklarda olduğunu aktaralım.Tarihimizi,hatalarımızı bilelim.Dün düşülen tuzaklara Dinler arası Diyalog gibi safsatalara çocuklarımızın düşmemesi için Hak dininin kitabı Kur’an-ı Kerim-i idrak ederek okuyalım.Bugün Müslüman aleminin içinde bulunduğu karmaşada herkes bir miktar sorumludur.Dün ilim ve de bilimde tarihin yönünü değiştirecek Bilim adamları yetiştiren medeniyette bugün bozkırlık var ise bunda herkesin bir miktar payı vardır.Müslüman kalitesiz olamaz,kalitesizliği talep ve de ona tahammül edemez.Ramazan ayı hepimizin için bir iç muhasebe,arınma ve yenilenme ayı olur inşallah.Müslüman alemi bu girdiği acı verici döngüden  çıkıp tekrardan Medeniyet doğuşunu gerçekleştirir.Unutmayın  ki elinizin altındaki her bir çocuk size emanet,siz nasıl yetiştirirseniz o da öyle gidecek.Okuyun,okutun,tanıyın,tanıtın.