7 Nisan 2016 Perşembe

                         BEN İNANDIM YA SEN ?

                                                              

                                                                     ‘’kaybetmekten korktuğun an kaybedeceksin’’
    
                Büyükler en önemli şeyin bir işe başlamak olduğunu söyler.Lafla peynir gemisi yürümez diye de çok da güzel bir söz hediye etmiş Atalarımız.Ben de bu düşünceden yola çıkarak bir şeylere başlamak gerektiğini düşündüm.Beni bu yazıyı yazmaya iten bir çok etmen var.İçlerinden en zirveyi gören ise insanların kaybetme korkusu olduğuna farkına varmam.

               Yolda yürürken genel de insanları izlemek uzun zamandır yaptığım en önemli hobilerden birisi.Sokağın, hayatın ta kendisi olduğu kanaatindeyim.Şahit olduğum olaylar kimi zaman beni bir hayli mutlu etse de kimi zaman kızgınlığım ve üzüntüm daha çok olabiliyor.Büyükşehir de izlenimler genellik ile kızgınlık üzerine oluyor.Ben burada bugün toplumda mutlu olduğum noktaları aktarmayacağım .Onu sizde camii önünde güvercinlere yem atan çocuğun tebessümünde görebilirsiniz ya da  sokakları temizleyen belediye temizlikçisine her sabah selam verip kolay gelsin diyen emektar insanlar da görebilirsiniz ki bunun için biraz erken kalkmanız gerekmekte sanırım.Benim derdim mutsuzluklar,insanların asık suratları,gergin telefon konuşmaları,hoşgörüsüzlük..Bir kafanızı kaldırın bakın sağınıza solunuza insanlarda ki gerginliğe,mutsuzluğa.Sonra dönüp ayna da bir de kendinize bakın,bakın bir bakalım siz hangi yüzlerdensiniz.Ne oluyor Allah aşkına nedir sizi bu kadar mutsuz eden şey? Çalıştığınız işten,okuduğunuz okuldan,oturduğunuz evden,takıldığınız insanlardan,hayallerden mutlu değilsiniz.Hep bir şikayet halindesiniz,olumsuz duygular içindesiniz.Sabah doğan güneşe bile küfür edecek şekilde kiminiz gaddar ve öfkelisiniz.İnsanlara cevap verirken bile gergin yeri geliyor  kalp kırıcı cevaplar veriyorsunuz.Güzel bir işiniz de olsa kazancınızdan,müşterinizden şikayetçisiniz.Hanımlar,beyler siz şükür nedir onu bilmiyorsunuz.Ey işinden şikayetçi olan insan o işi arayan kaç kişi var haberin var mı bir işim olsa da çocuğuma istediği ayakkabıyı alayım diyen.Senin okuduğun okulu kazanmak için aylarını heder eden yüz binlerce genç var,maddi imkanlar el vermedi diye okuyamayan milyonlar var bu ülkede genç neyden şikayetçisin.Biz hep şunu unuttuk ‘’Rızkı veren Allah’tır ‘’ bu öyle bir sıradan söz değildir.Bu hakikattir,bu gerçektir.Bu dünyada her kul önüne düşen rızıktan nasiplenecektir.Lakin Allah her kulun rızkını da kendi çabasına bağlamıştır.Sen yan gelip yatarak önüne altınların gelmesine beklersin altından ziyade taşlar üstüne oturmayı görürsün.Bugün ki durumun senin kendi gayretinin sonucudur.Şükredeceksin,durmadan çabalayacaksın.Malı-mülkü veren Allah’tır ama sen gayret göstereceksin.İşini mi beğenmiyorsun daha iyisi için çabalarken isyan etmeyeceksin.En önemlisi de korkmayacaksın,girişken,üretken olacaksın.Mutsuzluğu,olumsuzluğu atacaksın üstünden.Çevrendeki insanlara olumsuz duygular enjekte etmeyeceksin.Sen,ben,o önce kendimiz düzelteceğiz ondan sonra yavaş yavaş toplum düzelecek.Vazgeçmek,pes etmek bizim sözlüğümüzde olmayacak.En iyisi için çabalayacağız ve bunu yaparken en önemlisi düzgün karakterli olacağız kibirlenmek,böbürlenmek ,insanları küçük görmek bunları silip atacağız.Çevremiz bizim enerjimiz olacak.Sabah temizlik görevlisiyle iki kelam etmeden okula,işe gitmeyeceğiz mesela.Ya da okulda ki çalışanlara bir selamı çok görmeyeceğiz.  Doğru hayat Polyanacılık oynayacak kadar pembe değil.Zorlukları,önüne engel koyan anları oluyor.Uçurumun kenarına gelebiliyor insan .Ama tam orası  dönüm noktası işte zirveye giden yolun başlangıç çizgisi.Dön bir bak arkana başardıklarını gör ya da senin başarısız olmanı bekleyenleri gör, önce kendin için başar.İnan buna yapabilirsin,yıkıldığını hissettiğin an asıl senin en güçlü kalkacağın andır.Sen o an en önemli şeyi tecrübeyi elde ediyorsun.Korkmayacaksın,ayağa kalkacaksın ve ben yapabilirim,bu benim için basit bir şey diyeceksin ve o uğurda gülerek çabalayacaksın işte o an başarı gelecektir eminim buna.


                      Bu yazı çok daha uzar aslında,çok şey daha söylenir bir çok şeyin üstüne nispeten..Lakin ben bunu tercih etmiyorum lafı uzatmanın değerini azalttığını düşünüyorum..İnanmanın,bir yerden başlamak gerektiğinin ve en önemlisi şikayet etmeden şükrederek çabalamanın başarıyı getireceğine inanıyorum.Tabi gönül işi ise orasını pek bilemem işte orada  işler bu dünyadakinin tam tersi işliyor.Farklı bir mekanizma onun için diyeceğim tek şey Allah Çin Malı aşk hikayesine denk getirmesin sizi…Kaybetmekten korkmayın,kaybetmek size başarmak adına daha fazla güç versin.Çünkü sen güçlüsün.Yapabilirsin demiyorum yapacaksın inanıyorum..       

5 Nisan 2016 Salı

GÖRMEK İSTEMEZMİSİN ?

                            
   https://www.youtube.com/watch?v=zTocpKL5SP0 ( okurken bunu dinlemenizi arzu ederim ) 





                                                       GÖRMEK İSTEMEZMİSİN ?

                                                                                         ‘’vaktiyle güzeldi her şey’’
  
         Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım bu akşam  ay,yıldızlar,bulutlar hepsi yerli yerindeydi.Ama bir eksiklik vardı.1 hafta önce baktığımda daha farklı duygular vardı.Ne değişmişti ki her şey yerli yerinde işte bahçedeki ağaç,yanıp sönen sakak lambası..Ne değişti ki somut alemde bu hissizlik kapladı bugün…Cevabını çok sonra buldum..çok şey değişti..

         Vaktiyle güzeldi her şey alelade söylenmiş bir laf değil bu hayatın temel felsefesi.İnsan,her daim geçmişe karşı bir özlem duyar.Güzel,mutlu bir hayatı olabilir.Makam,mevki sahibi de olmuş olabilir.Ama hayatında hep eskiye dair eksik şeyler görür.Ondan yılların alıp götürdüğü adını koyamadığı şeyler vardır.Hep bir arayış,bekleyiş içindedir.Peki nedir bizi maziye bu kadar bağlayan,koparamayan.Misafirlikte,kahvede,okulda, çoğu muhabbet ortamında ‘’neydi be abi eski günler’’ dedirten.Bunun cevabı kişiden kişiye göre değişebilir.Herkes de farklı bir adrese çıkabilir sonuçlar.Benim adresim , yaşanmışlıkların en samimi olduğu noktada buluşuyor.İnsan,çoğu vakit gençlik yıllarına özlem duyar.Özellikle 18-25 yaş arasında ki günlere özlem bir hayli fazla.Ufak bir şarkıda,bir filmin fragmanında ya da geçtiği sokak da muhakkak anısı olanların yüzlerinde ufak bir tebessüm ya da gözlerinde bir doluluk olmuştur.Kimine bir beton yığını olan o sokaklar onun için çocukluğunun otobiyografisidir.İlk birini o sokakta sevmiştir mesela,dostluğu o sokak arasında öğrenmiştir.arkadaşları toplanıp kursa gittiği cami o sokaktadır.Akşam ezanı vakti annelerin seslerini işitir orada.Hayatın başlangıç noktasıdır,nefes alıp vermenin ne demek olduğunu hissettiği yerdir oralar.Anılar canlanır bir anda keşke bir daha yaşasak o günleri be diye içten içe hayıflanırız sokak başında.Keşkeler alır dilimizi bir hayli o vakitlerde..Hayat denen uzun ve aynı zaman da bu kısa süreçte kötü günlerde olmuştur..Kimisi o sokakta annesini kaybetmiştir ya da çok sevdiği kız o sokaktan taşınıp bambaşka bir şehre uzağa gitmiş de olabilir.İyisi ve kötüsü sonuçta o sokak onun çocukluğunun ta kendisidir… Bir gün  muhakkak çocukluğunuzun geçtiği sokağa gidin..Kulağınızda bir Farid Farjad müziği olsun takın kulaklığı oturun sokak başında bir köşeye son ses açın müziği….Ve kendinizi bırakın zamanın yolculuğuna..Kapatın gözlerinizi..Az sonra en yakın arkadaşınız sizi evden oyun oynamak için çağırdığına şahit olacaksınız,annenizin fazla koşma tembihleri kulaklarınızda çınlayacak..Sokaktaki oyunlarını  ya da sevdiğin kızı göreceksin.Okula toplanıp beraber gittiğiniz günlere şahit olacaksın.Kalkıp bir daha gitmek isteyeceksin,aynı günleri bir daha yaşamaya dünden razıyım diyeceksin.Yazı göreceksin,kışı göreceksin.Babanın eve gelişini,bayramlarda ev ev dolaştığını ,sokakların cıvıl cıvıl çocuk kaynadığını göreceksin.Kimi daha çok şey görecek kimi daha fazla görmek isteyecek..Eğer ki sen de istiyorsan yapman gereken tek şey ayaklarının seni oraya götürmesine izin vermek.En sonunda derin bir nefes ile ‘’vaktiyle güzeldi her şey be’ diye iç çekeceksin.
           Zamanı bir kavanoza,bir odaya hapsetmek gibi imkanı yok insanın.Dünya kadar servetin de olsa ne ekleyebiliyorsun ne de kısaltabiliyorsun.Sana verilmiş bir kota var onu yaşıyorsun.Bu süreçte iyi günlerde,kötü günlerde oluyor..Doğumda var ölümde..Zamanda oynama yapmak elimizde değil.Lakin geçmişi hatırlamak da imkansız değil.Geçmişten korkmamak gerek,doğrusu,hatası ne varsa yaşanmış bitmiş.Geriye dönüp ders almak gerekir.Ve inanın en kötüsü de geçmişi hatırlamaktan korkmak.Korkmayın,üstüne gidin hatanız varsa ders alın,iyi günleriniz varsa güç alın..Ama geçmişinize,çocukluğunuza geçmişinize muhakkak gidin.Asıl siz oradasınız.Görmek istemezmisiniz….