29 Mart 2016 Salı

                               KENDİNE GEL BU HAL NEREYE ?


             İşin doğrusu bu yazıyı hiç yazmak istemezdim..Ya da çağımızın bu iğrenç asrına hiç denk gelmek istemezdim demek daha doğru olacaktır giriş cümlem için..Bugün tarih 30.03.2016 Çarşamba saat gecenin 3’ü..Ülkem zor günler geçiriyor,ülkem her gün 1-2 şehit veriyor..Ülkemde artık şehit haberleri sıradan hale gelmiş,haber bültenlerinde bile bazen kendine yer bulamamakta..Ülkemin Doğu ve Güneydoğusu yüzyıllardır bu bereketli topraklara göz koymuşların maşaları tarafından savaş alanına çevrilmek çabasında.Ve fütursuzca iç savaş çığırtkanlığı yapmakta..Kimisi mezhepçilikten,kimisi ırktan,kimisi siyasi iktidardan,kimi ahlaki yönden  bu ülkede iki ayrı kutup oluşturma derdinde.Ve en önemlisi de özümüze unutturma çabasındalar.
             Bendeniz yaşı 22 çok değil bundan 14- 15 sene şahit olduğum olayları zar-zor hatırlıyorum..Dün haber bültenlerinde bir haber geçti 10 yaşındaki Beratcan boğularak öldürüldü..Katil zanlısı,çocuğun annesinin sevgilisi çıkıt.Katil zanlısı çocuğu öldürmesini annesinin kendisinin istediğini ifadesinde belirtti.Anne,evlilik dışı bir ilişki yaşıyor ve bunu çocuğu görünce çocuğunu gözden çıkaracak kadar insanlıktan çıkıyor ve ne oluyor biliyormusunuz anne serbest bırakılıyor.Çocuğun babası ise 6 sene kendisini anlatan kadına bir şans daha vereceğini Tv’de canlı yayında hiçbir ahlaki utanma olmadan ilan edebiliyor…Çok değil bundan 1-2 hafta önce de öğretmen unvanına sahip olan bir sapık zihniyetli kişinin 10 erkek çocuğuna tecavüz ettiği haberleri manşetlerdeydi.Ve daha nicesi,ve daha ne kepazelikler her gün manşette.Hanımlar,beyler halimiz iyiye gitmiyor.Hanımlar,beyler özümüzü kaybediyoruz.Dedim ya hani az çok hatırlıyorum 15 sene öncesini diye..Anlatayım biraz size gerçek bizi…Biz mesela çocukken mahallemizde hırsızlığın adını bile duymadık,biz mesela ağabeylerimizin kızlara laf attığını hiç görmedik,biz mahallemizde evinde 4 gün sonra öldüğü fark edilen bir yaşlı insan duymadık,biz gençler sokaktaydık..Biz saklambaç,dokuz taş,tayfun,cilli, mahalle maçlarıyla büyüyen nesildik..Sokağa çıktık mı çocuk sesi ile inlerdi etraf..Biz 12-1’lere kadar sokaklarda kalabilirdik mesela korkumuz yoktu..Bizi komşumuza emanet edebiliyordu annelerimiz ve güveniyorlardı en önemlisi birbirlerine..Ve gençler biz onlardan her daim dürüstlüğü öğrendik..Anlatabileceğim,anlatmak istediğim binlerce anı,hakikat var dostlarım..Çok değil 15 sene öncesinde duymuyorduk biz bunları ,TV’de bile denk gelmek çok zordu ki gelmiyorduk da..Bizim zamanımızın belki de en aykırı filmlerinde bile yoktu bu devirdeki Tv’de kepazelik,ahlaksızlık,yüzsüzlük,vicdansızlık..

             Hanımlar özellikle lafım sizedir,Beyler en önemli iş size düşmektir.Anlattıklarım hakikatlar,söylediklerim gerçekler..Bu nesil iyi yere gitmiyor,bu düzen bizi hayra götürmüyor..Yapmayın,etmeyin bırakmayın çocuklarınızı bu bataklığı..3 yaşındaki çocuğun eline vermeyen şu lanet olası dokunmatik cezaevini çıkarın çocuğunuzu parklara,götürünüz arkadaşların yanına..Hapsetmeyin bir apartman  dairesindeki hapislere sanal dünyaya..Yapmayın gözünüzü seveyim..7 yaşındaki çocuğa aşk filmleri izletmekten vazgeçin,saçma sapan çizgi filmlerini izletmekten vazgeçin,onlar bizim geleceğimiz onlar bizim hakikatimiz kurtuluşumuz olacak.UzAk tutun onları şu sanal denen cehennemden..Toprakla,çamurla,yaşıtlarıyla insanlarıyla büyüsün.Telefonda konuşan kedi ile değil,saçma sapan karakterle değil…İnsan Tv’deki gündüz kuşağına denk gelince bu neslin halini merak etmekten alamıyor kendini..Bakıyorsunuz koymuşlar bilmem  kaç kişiyi bir eve kızlı-erkekli biri bir gün ona aşık oluyor,yarın gidiyor başkasına aşık oluyor.Olmuyor onu da beğenmiyor başkasına gidiyor..Bir bakıyorsunuz başka bir dizi de aile içinde aldatmalar,ihanetler,entrikalar,sırtından hançerlemeler..Akşam kuşağına geliyorsunuz..daha rezil,daha utanmaz programlar..Milleti narkozlayan,sarhoş ettiren programlar,diziler,zerre bir şey katmayan aksine özümüzün değerlerine tecavüz eden,bilinçaltımıza ahlaksızlığı,aldatmayı,tecavüzü normalleştirmeye çalışan bir proje…Hanımlar bu ülke tecavüzcüsüne aşık olan bir kızın hikayesini anlatan diziyi aylarca reytinglerde birinci tuttu..Baylar,bu üle yengesiyle yasak aşk yaşayan hikaye konu alan diziyi yıllarca üst sıralarda tuttu.. Ve günümüzde anlamı olmayan saçma sapan yarışmaları olan zaman kaybından öte anlamı olmayan yarışmayı en yukarıda tutuyor.Allah akına kendinize gelin bu nedir böyle bunun size çocuklarınıza ne yararı var.Artık birbirinizin yüzüne bakmıyorsunuz.Kaldırınız şu kafanızı şu lanet olası ekranlardan,uzaklaşın şu hapis olduğunuz sanal dünyadan..Özgürken,köle olmayın..Eğitim ailede başlar,eğitim annede başlar,eğitim babanın ağzından çıkan sözle başlar.Ali,Ayşe,sen,ben bu ülkenin kaderinde inanılmaz derecede önemliyiz..Yeni nesil yetiştirmek borcu var üstümüzde yükümüz ağır,görevimiz büyük.Gelin alın 3 yaşındaki çocuğunuz elinden tableti çıkarın her gün 2-3 saat parka ya da denk gelin arkadaşlarınızla beraber büyüsünler..Gelin çocuklarımızı,kardeşlerimizi şu TV’den,sanal dünyadan kurtaralım.Onlara kitap okumayı,büyüklere hürmete,özümüzü öğretelim..Nazım Hikmet’i seven Nazım okutsun,Necip Fazıl seven onu,Nihal Atsız seven onu ama çocuklarımıza okuma alışkanlığını kazandıralım.Günlük okuma saatimiz olsun mesela  okuduğunuz kitaplar üzerine kritik yapın mesela e de en önemlisi çocuğunuzu dinleyin,fikrine saygı duyun.O sizden gördüğünü toplumda uygulayacaktır.Biz eğer ki bu toplumda bir şeyler düzeltmek istiyorsak önce çekirdekten başmalıyız.İşer kötüye gidiyor efendiler çok geçemeden kendimize gelmeliyiz,çok geçmeden toplumu düzeltmeliyiz.Ben her gün 3.sayfa haberlerini okumakla kahrolmak istemiyorum,kadın,erkek ve hatta hatta hayvan bile ayırt etmeden tecavüz haberlerine şahit olmak istemiyorum.Ben artık bu ülkeden,bu toplumdan daha da iğrenmek istemiyorum..

                En derinine ineceğiz,en temelini ineceğiz.Biz bu sorunu kendimiz çözeceğiz.Bundan 15 yıl önce nasıl ki bu hastalık ruhlu insanlar yoktu.Şimdi de öyle yapacağuz.Önce işe kendi çevremizden başlayacağız ve okuyacağız,insana saygıyı,çocuğa saygıyı öğreteceğiz.yapacağız.Zaman geçmeden ,başlamalı

12 Mart 2016 Cumartesi

                                                                                                               
                                                                  İNSANOĞLU  GÜL

                                                                                                
                                                                                                                                   ‘’Hayat,yine standart.Zaman geçiyor’’.
 
                İnsanoğlu, zamana yetişemediğinden şikayetçidir.Zaman yetmiyor,vakit darlığından bahsediyor sürekli.Son yüzyılda sürekli bir şeyleri şikayet ediyor.Havayı,suyu,yoldaki kaldırımı yapan belediyeyi,gökte uçan kuşu ve sabahın habercisi olan ötüşüyle, horozdan bile şikayetçi.Hep bir bıtkınlık,hep bir umutsuzluk hakim 21.yüzyılın insanında.Zaman geçiyor ve onlara göre sıkıntılar git gide artıyor..Mutsuzluk ise demi artan çay gibi artık bu hayattan tat vermiyor.
              Aslına bakarsanız,bu yazıya başlarken daha çok 21.yüzyılın insanlığının daha doğrusu bizim toplumumuzun bu mutsuzluğun temel sebeplerini araştırmaya vakit harcayacaktım.Lakin sorunu eminim ki her insan kendin de belli sebeplerde bulmuştur.Lakin o sorunun üstüne gitmektense daha da çok kaçmıştır.O kaçtıkça,sorunlar birken iki ,ikiyken üç olmuştur.İlk başta küçük bir kartopu iken daha sonraları büyük bir çığ haline getirmiş.İnsanın psikolojik altyapısını çökertecek duruma getirmiştir.Bu durum ise toplumun sosyo-psikolojisini derinden etkilemiş ve yeni nesiller için ağır bir yıpranma,psikolojik yük getirmiştir,getiriyor,böyle devam ederse eğer getirecekte.Toplum sensin,benim,Öğretmen Ayşe,Manav Ahmet,Bakkal Mehmet,Bankacı Esra,5 yaşında ki Ömer 50 yaşında ki  Hatice Teyze.Her gün yüz yüze baktığımız insanların psikolojilerinin mutluluğumuzun üzerinde etkisi olduğunu düşünenlerdenim.Yolda dalgın yürürken karşıdan gelen bir tanıdığın güler yüzlü samimi muhabbeti kimin o an aklında ki sıkıntıları az da olsa gidermemiştir ki.Veyahut güler yüzlü bir insan gördüğünüzde içinizde bir kıpırdama ,mutluluk belirtisi olmuyor mu.Sokakta koşuşturan çocuk ya da parkta daha yeni yürümeye başlamış sağa-sola koşturan çocukları gördüğümüzde yüzümüzde bir tebessüm belirmiyor mu.Sağımıza,solumuza baktığımızda olumlu şeyleri görmek çok da zor değil aslında.Çok politik bir cümledir belki ‘Bugün uyandın ve yaradan sana bir gün daha şans verdi.Demek ki bu alemde ki görevin daha bitmedi ,demek ki yapacağın bir çok şey daha var.Nefes alıyorsun arkadaş,ötesi var mı toprak üstündesin yaşıyorsun.Bitkinliği bırak,mutsuzluğu bırak çık ve sokağa bir tebessüm et’’ inan değiştirebileceğin o kadar çok şey var ki.
            Muhakkak insanın hayatında bazen sıkıntılar,dertler olabilir.Ailesi ile kavga etmiş,sevgilisi ile tartışmış olabilir hatta bir kıza sırılsıklam platonik aşık olmuş olabilir.İstediği işi alamamışta olabilir veyahut hakkı yendiğini düşünmüş olabilir patronundan.Ve en önemlisi tüm dünya onun üstüne geliyormuş gibi hissedebilir.O an sanki tüm arabesk şarkıları onun için yazılmıştır,tüm hüzünlü şiirler ona aittir.Keder ve dert onun göbek adıdır.Yorulmuş belki de vazgeçmiştir.Bu işte, kitabın tam ortasından konuşmak gerekirse basite kaçmaktır.Sadece kendini kandırmaktır.Ve inanın bu sadece aciz insanların yapacağı basit bir eylemden öteye bir şey ifade etmemektedir.Evet ailenle kötü bir tartışma geçirmiş olabilirsin ama bu onların senin ailen olduğu gerçeğini  değiştirmez ve onlarla beraber olan anıları silemez,silmemeli.Hatırlamalısın o kavga anında mutlu günleri veyahut en derine inmelisin ilk adımını attığında ya da ilk konuştuğunda onların duyduğu mutluluğu hayal etmelisin.Onlar senin annen-baban onlar garındaşlık yaptığın kardeşlerin muhakkak bir yolu çözümü olur.Olaylara eskilerinde dediği gibi bardağın dolu tarafından bakmak gerekir boş tarafından baktığın sürece ne çayın tadını alırsın ne de bu hayatın.Bu hayattaki görevin bardağın boş tarafını doldurmak olsun.Bakarsın bir gün gelir seninde boş tarafını biri doldurur ve inan o boş taraf hep dolmuştur bu hayatta.Sen hayatını bir şiir gibi yaşa ki kalemin bu hayata ilaç olsun.Kaleminde dilin olsun arkadaş.Hayır konuş hayır olsun,huzur konuş huzur olsun.
          Çoğu insan gelmiştir umutsuzluğun everestine artık bir çıkış yolu kalmamıştır.Ona göre tüm kapılar kapanmış,hayat ona her yerden bir tokat atmaktadır.En nihayetinde dünyanın en dertli insanıdır o an.İnsanlar için yüzüne söylendiğinde o an için  en boş laf olan ama yaşadıkça kıymetini daha iyi anladığımız bir kelime vardır.Ki tüm kapıların kilidini de çoğu zaman açmıştır.İnsanı olgunlaştıran,büyüten,güçlendiren.Pes etmemesi gerektiğini gösteren,yıkılmamasını tembih eden bir kelime TECRÜBE.Hayat bu muhakkak zor günler çok zor günler olacaktır.Lakin önemli olan yıkılmamaktır.Her fırtınadan daha güçlü çıkmaya çalışmaktır.Hayata gelirken kimse kimseye güzel bir hayat vaat etmedi sonuçta.Zorluk görünce pes etme hakkını da kimse tanımaz sana.Sen,güçlü olacaksın,yıkılmayacaksın..Evet,zorlanacaksın, sarsılacaksın.Ama düşmeyeceksin.Dik duracaksın.Özgüvenini yitirmeyeceksin hayata hep pozitif tarafından bakacaksın.Olumsuzlukları sileceksin sözlüğünden.Mutlu olmak için mutlu edeceksin.Seni mutsuz yapanlara inat mutlu olacaksın ve mutlu edeceksin.İnan kazanan sen olacaksın.Ama unutma bir binanın sağlam olması için demirde gerekli,tuğlada,çimentoda ,su da .Hayatta kat kat çıktığın bir bina.Derdine de eyvallah,neşesine de eyvallah demeli.Zor günler yaşa ki iyi günün kıymetini bil zor günler gör ki güçlü ol.Ama yıkılma,pes etme.Pes etme ki yaptığın bina sağlam olsun yıkılmasın.
 
               Gülmenin sadaka sayıldığı bir dine mensubuz.Gül insanoğlu hayata gül.Paylaş mutluluğunu.Kır at içinde ki nefret duygularını.Bırak nefret duygusu ekmeyi.Dünya,zaten bu yüzden bu halde değil mi.Hoşgörü ve saygının en çok arandığı bir çağda değil miyiz ?.. Bir tebessüm et inan çok şey değişecek.SEV,SAYGI DUY,HOŞGÖRÜ GÖSTER VE GÜL HER NE OLURSA OLSUN.

                                                                                         

                                                                                                   OKAN YENİTÜRK