9 Haziran 2019 Pazar

ZİHİNLERİN İŞGALİ

Bu coğrafyada yaşayan insanları ayakta tutan en kuvvetli bağlardan birisi aile,akrabalık bağlarıdır.Ne olursa olsun,ne yapılırsa yapılsın geçmişten günümüze gelen bir Anadolu kültürü,irfanı,edebi vardır.Bir devlet bir devleti işgal ederken bu işgallerin bir kaç farklı kombinasyonu olabilir.Bu topraklara fiilen işgal etmek başta gelmek üzere ekonomik ve de kültürel işgal yöntemleri de bir kaç yöntemdir.Son dönemde ABD ve de türevleri işgal yöntemi olarak ekonomik ve de kültürel işgal yöntemini seçmekte.Bugün, Türkiye çok büyük bir zihinlerin işgali,kültürel işgal altındadır.Ana akım medya ve de yan video uygulamalar ile Türk aile yapısına ters ne kadar figür,karakter,ilişki çeşitleri varsa dizilerde kendilerine yer buluyor.Muhakkak her dizi de bir eşcinsel karakter o yetmedi yasak ilişki o da yetmedi aldatma,kavga-gürültü temalı içerikler bol bol mevcut.Bize,bulunduğumuz coğrafyada tarihimizi,ecdadımızı anlatacak,hatırlatacak ne kadar figür varsa hafızamızdan silip,atmamızı istiyorlar.Bu ülkede ne yazık ki yeni yetişen nesil arasında  '' Great America'' büyüsüne kapılmış belki de Amerika mandasını bile kabul edecek yeni bir Amerikan kültürüne hayran olan nesil yetişiyor.Anne-babalar, çocukları ile bu saçma dizileri,filmleri izleyip zihinlerin işgaline ortak oluyorlar.Özellikle belirtmek istiyorum anne-babalara çocuklarınıza yüksek dozda eş cinsellik pazarlaması yapıp,bunları normalleştiriyorlar.Bireyin kendi seçimi diyerek çocuğunuz üstündeki tahakkümünüzü yıkıp Türk aile birliğini temelden sarsıp, anne-baba figürünü ortadan kaldırmak istiyorlar.Bu vebali kaldıramazsınız, çocuklarınızın elinden tv-film, oyun,you tube artık her var ise oto kontrolünüzde olsun.Yarın için inanın çok geç olacak sussun diye izlettiğin,oynattığın her ne var ise yarın başına bela olacaktır.Ebeveynlik, sadece dünyaya getirmek değil ona sahip çıkmaktır.Çocuğunu kurban etme bu çağa.

29 Mayıs 2019 Çarşamba

İsmet ÖZEL

 ''Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadım canımı '' diyerek başlıyor İsmet Özel Münacaat adlı şiirine ve ''Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi/taşınacak suyu göster, kırılacak odunu/kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde/bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin/tütmesi gereken ocak nerde? '' diyerek bitiyor.İsmet Özel, geniş kitleler tarafınca Türk şiirinin yaşayan en büyük şairi olarak nitelendiriliyor hatta modern dönemin en büyük Türk şairi unvanını kendisine yakıştıranların sayısı da bir hayli fazla.İsmet Özel'in şiirlerini,düşüncelerini, dünü, bugünü ve de yarını okumadaki,yorumlamadaki bakış açısı her açıdan kıymetlidir bu çağ insanı için.Bir şiirinden aldığım şu iki kesit ile insan hayatının aslında temel noktasına değiniyor Özel, neden varım, Yaratan beni neden yarattı, hangi suyun sakasıyım, hangi yolun yolcusuyum.Bu dünyaya gelişimde elbetteki bir anlam ve de bir hikmet var.Bu hikmet nedir diye soruyor ve de cevabını arıyor İsmet Özel.Türk-İslam sentezini başarılı bir şekilde işleyen Şair, çağımızdaki bir çok insanı uyuşturan meselelere de kalemini sakınmadan, cesurca dokunuyor,haykırıyor.Bugün, bu çağda samimiyetsizlik ve de sahtecilik çağında en çok da dikkat edilmesi gereken çağ da İsmet Özel bir sorumluluk alıp,yazıyor,çiziyor,söylüyor.Daha önce de belirttiğimiz üzere İslam dini alelade Atadan,dededen kalarak benimsenecek bir Din değildir.Din, ilk ayeti İkra ile Müslümanlığı kabul eden her bireyi Okumayı yani düşünmeyi emrediyor.Günümüzde ne yazık ki Müslümanca düşünmek şöyle dursun Müslümanlığa yakışmayacak her ne var ise günlük hayatımızın,ticaretimizin,arkadaşlıklarımızın baş köşesinde.Müslümanca yaşamanın kültürü Batı karşısında var olan aşağılık kompleksi ile kendini tamamen bir simetri Batılılaşmaya götürüyor.Ama ne Batılılaşıyor ne de Doğudan kopabiliyor.Türk insanı 21.yüzyılda artık bir kimlik bunalımına girmek üzeredir.İsmet Özel'in tüm çabası Batı'nın gerçek yüzünü Müslümanlara gösterip, Müslümanca bir yaşam tarzı ile bir Diriliş ruhunu canlandırma gayesi ile çırpınmaktadır.Umuyorum ki ; ''dilce susulup,bedence konuşulan bir çağda biliyorum anlaşılmayacak '' dediği ne var ise anlaşılır bu çağda.

2 Mayıs 2019 Perşembe

İNFAK


‘’Annemin bana öğrettiği ilk kelime Allah, şah damarımdan yakın bana benim içimde ‘’ diye başlıyor Sezai Karakoç’un Çocukluğumuz adlı şiiri.Gelişen ve de değişen dünya da matematik,astronomi ve fenni bilimler kadar insanların kafasında hep bir soru olarak kalmıştır inanç kavramı.Kimi insanlar inandığı Tanrı’yı Gökte tasavvur etmiş,kimi güneşte,kimi ateşte.Dinler tarihi karışık,detaylı ve gelişen tarih akış çizgisinde değişime uğramıştır.Ama bizim inandığımız Din olan  İslamiyet’in kutsal kitabında hak katında tek Din’in İslam olduğu apaçık bellidir.Hz.Musa’ya,Hz.isa ve de Hz.Davut Peygambere inan kitaplarda İslam’dır Ehli kitaptır.Tarih içerisinde bu kitaplar tahrif edilmiş, din adamlarının kendi nankörlükleri ile değiştirilmiş,yok edilmiştir.Lakin,ayakta duran ve duracak olan Kur’an-ı Kerim bize evrenin,insanının o sınırsız dünyasına bir kapı açtırıyor.Materyalist dünyan insanının yaşadığı ruhsal boşluğun bize anlamsız olduğunu Allah’ın bize şah damarından daha da yakın olduğunu anımsatıyor.Bugün toplumumuzun psikolojik bozukluklarını en temel sebebi Hakikate ulaşmadaki eksikliği,karmaşasıdır.Çağımızın insanı bir inanç travması yaşamaktadır.Bu travmadan çıkmak için çaba göstermekte lakin kendisine üretmek yerine tüketmeyi empoze eden kapitalist sistemin hayatının her alanına girmesinden ötürü bunu başaramamakta Dünya dertlerini sırtına yükleyip asıl Hakikati ıskalamaktadır.Evet,Allah şah damarından da yakındır bize, bizi Avrupa Kilisesinden ayıran temel faktörde budur.Bizim yaratıcıya ulaşmamız için bir aracıya ihtiyacımız yoktur O (c.c)  an ve an bizim yanımızda,şah damarımızdan yakındır bize.Ramazan ayının tatlı bir gülümsemesi,bir huzuru olurdu çocukluğumuzda.Ramazan gelmeden önce koşturmacalar,alışverişler,heyecanlar,mukabelelerin,teravih namazlarının heyecanı sarardı dört bir yanımızı.Sahur ile Rabbinin rızası için niyetlenip hep birlikte iftar için Ezan-ı Muhammediyye’nin okunması ile orucunu açan Arap,Çerkez,Türk,Kürt fark etmeksizin Üst kimlikte Müslümanlıkta ayn dili konuşan insanların bu devirde birbirinin  kuyusunu kazması ne acı nasıl bir felakettir.Oruç ne demektir oruç anlamak,idrak etmek,arınmaktır.Oruç pek tabi bir yudum suyun bile ne kadar kıymetli olduğunu bir lokma ekmeğin ne denli kutsal olduğunu bize hatırlatmaktadır.Oruç aslında, şan ve şöhret içindeki masalarımızdaki her bir lokmada yetimin,öksüzün,yoksulunda payı olduğunun gerçeğini hatırlatmaktadır bize.Oruç paylaşmaktır,infak etmektir.Müslüman dünyası içine düştüğü bu acılar dolu çağda en çok da infak şuurunu kaybetti ne yazık ki.Bugün,komşusu aç iken komşusunun açlığından haberi olmadan şan,şöhret içinde yaşayan milyonlarca insan var.Kendi çocuğu  en kaliteli,pamuklu montları giyerken sırtında montu olmayanları görmezden gelen bir zihniyeti bir Müslüman nasıl kabule der.Sevgisizliği,nankörlüğü,dedikoduyu,hamaseti ve  de cahilliği nasıl yükseltebilir bir Müslüman.Bugün oruç tutan bir insan Şam,Kahire,Bağdat,Kahire’nin acılarına nasıl kulak tıkar.Bombalar altında ölen o çocukların acılarını nasıl vücudunun en derinliklerinde hissetmez.Biz aynı Ezan ile oruç açıyorsak ve de aynı kıbleye dönüyorsak Kardeş değil miyiz ? Buyurmuyur mu Peygamberimiz ( s.a.v.)  Mümin,müminin kardeşidir diye.Biz bu felsefeyi ne zaman kaybettik bırakın Bağdat’ı,Halep’i iki sokak ötedeki acılara kulak tıkamaya başladık.Evimize Tüketim canavarının el bombalarını sokup çocuklarımıza toplumun ahlak kavramına bomba koyan televizyon kanallarını konuk adlık.Ramazan bir arınma,yenilenme ayıdır.İnfak duygusunun zirve yaptığı bu ayda bilgiyi,sevgiyi,hoşgörüyü,güler yüzlülüğü de paylaşalım.Öğrenelim,öğretelim,meclislerimizde Kapital sistemin dizilerinden değil de ilimden,bilimden konuşalım.Kudüs’ün prangalarından kurtulması için ne yapabiliriz,Orta Doğu’dan kanlı elleri nasıl çektirebiliriz onları konuşalım.Eşimiz,dostumuz,çocuğumuza Hakikatin bu topraklarda olduğunu insanlığın kurtuluşunun bu topraklarda olduğunu aktaralım.Tarihimizi,hatalarımızı bilelim.Dün düşülen tuzaklara Dinler arası Diyalog gibi safsatalara çocuklarımızın düşmemesi için Hak dininin kitabı Kur’an-ı Kerim-i idrak ederek okuyalım.Bugün Müslüman aleminin içinde bulunduğu karmaşada herkes bir miktar sorumludur.Dün ilim ve de bilimde tarihin yönünü değiştirecek Bilim adamları yetiştiren medeniyette bugün bozkırlık var ise bunda herkesin bir miktar payı vardır.Müslüman kalitesiz olamaz,kalitesizliği talep ve de ona tahammül edemez.Ramazan ayı hepimizin için bir iç muhasebe,arınma ve yenilenme ayı olur inşallah.Müslüman alemi bu girdiği acı verici döngüden  çıkıp tekrardan Medeniyet doğuşunu gerçekleştirir.Unutmayın  ki elinizin altındaki her bir çocuk size emanet,siz nasıl yetiştirirseniz o da öyle gidecek.Okuyun,okutun,tanıyın,tanıtın.


3 Temmuz 2017 Pazartesi

                                             TOPRAĞA KULAK  VER                             
‘’Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak’’   diye başlar Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’na.1921 yılında yazılan bu şanlı marşın kutsal dizelerinin altında  kahraman bir milletin hikayesinin yattığını Türk milleti ile tanışmış herkesin idrak edeceği bir husustur.Bilinir ki ; En son Türk toprağa düşmedikçe sancak yere düşmez.Bilirler ki vatan,bayrak onlar için nefestir,candır,anadır,evlattır,namustur.Onlar bilirler ki Türk’ten canını iste ama katiyyen özgürlüğünü ve toprağını isteme.Dün ,Kurtuluş Savaşı için yazılan bu şanlı metnin her bir dizesinin dirilişine  15 Temmuz 2016 Cuma günü tüm dünya ve tarih şahit oldu.

     

Türkiye tarihini ele alırken salt İslam Tarihini ya da sadece Türk tarihini ele almak neresinden tutarsanız tutun eksik kalacaktır.Biz 15 Temmuz 2016’da gördük ki bu millet Orta Asya’da ki savaşçılığı ve İslam’ın verdiği güç ile toprağına,yurduna sahip çıktı.Dünya’da eşi benzeri görülmemiş direnişleri bu millete bağışlayan Rabbime şükürler olsun.Bu yolda,bu uğurda bugüne kadar şehit olmuş tüm civanmert yiğitlerimizin de  Cennet ile şerefleneceğini biliyorum zira Yüce Allah Kuran’ı Kerim’de Bakara Suresinin 154.Ayetinde buyuruyor ki :’’ Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız.’’ bu ki şereflerin en büyüğü,makamların en yücesidir.O günü anlatmaya yetecek bir kelime yoktur sanırım..Kahramanlık,destan,iman hepsi çaresiz kalır bu durum karşısında.Savaş uçağının üstüne atlayıp onu durdurmayı düşünen,tankın altına kendine atan,kurşunların üstüne korkusuzca giden bir milleti hangi kelime karşılayabilir ki..Onlar ki Bedrin Aslanları kadar şanlı onlar ki Çanakkale Şehitleri kadar imanlı ,cesaretli ve gözü pek yiğitler.15 Temmuz 2016,adını tarihe şanlı harflerle yazdırmış bir Haçlı esaretine direnme günüdür.Tarih birbirinden kopamayacak kadar birbirine bağlı olaylar silsilesidir.İstiklal Marşının ilk dizelerinde yatan zihniyetin bu milletin genlerine,havasına,suyuna işlendiğini 15 Temmuz 2016 günü bir kez daha idrak ettik.Ülkenin en mukaddes yerlerinden biri olan Peygamber ocağı diye nitelendirdiğimiz, anaların kuzularını kınalayarak teslim ettiği Askerine vurulmak istenen ağır bir lekeydi 15 Temmuz.Şerefli Türk askerinin üniformasını üstüne geçirmiş Haçlı zihniyetinin tepeden tırnağa vücut bulmuş hali olan  teröristler asil Türk milletinin elinden iradesini,bağımsızlığını almak istiyordu.Halkın vergisi ile alınan silahlar,tanklar,uçaklar,helikopterler,füze bataryaları bu ülkenin asıl sahibi olan  çiftçisi,işçisi,öğrencisi,memuru,kadını,erkeği,genci,çocuğuna dönmüştü.Çocuğu diyorum çünkü öyle bir hainlik düşünün ki daha yaşları 15-17 olan Abdullah Tayyip Olçok,Engin Tilbeç,Halil İbrahim Yıldırım  ve Mahir Ayabak gibi o gece şehadete yürüyen bu ülkenin şerefli evlatlarını gözlerini kırpmadan şehit ettiler.Tarih birbirinden kopamayacak kadar birbirine bağlı olaylar silsilesidir diye söz etmiştik.15 Temmuz, Çanakkale’nin,Kurtuluş Savaşının 100 yıl sonra tekrardan vücut bulmuş halidir.Dün Çanakkale’de Mekteb-i Sultani öğrencileri,SeyitOnbaşı,Nusret Mayın gemisi,57.Alay.Bugün ise Abdullah Tayyip Olçok’lar,tankın önüne yatan Sabri Ünal’lar,ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü.Farklı tarihler ve mekanlardaki aynı ruh,inanç ve vatan sevgisi.Dün Çanakkale’de o zamanın en ileri teknoloji ve silahları ile Türk topraklarını işgal etmek için Çanakkale Boğazından geçmek için Haçlı donanması harekete geçmişti.Onlar Türkleri yenebileceklerine o kadar çok inanmışlardı ki zafer kutlamalarına daha gelmeden başlamışlardı.Enin oldukları bir şey vardı onlar Çanakkale’yi geçecekti.Hesapları kuvvetli atlamadıkları tek bir yer yoktu.Masa başında yapılan planlar zaferin habercisiydi onlar için.Geçemediler Çanakkale’yi planlarına almayı unuttukları tek bir şey vardı bu topraklarda yaşayan insanlar can verir ama toprak vermez.Evladını,kuzusunu cepheye gönderir seni bu vatan için kurban ediyorum der ama toprak vermez.Akif’in İstiklal Marşında bahsettiği üzere ‘’ Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli,Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli’’ ezanların yurtları üstünden dinmemesi için göz kırpmadan ölüme giden bir milleti tank,top,tüfek korkutamaz.Dün geçemediler,15 Temmuz günü de geçemediler.

    Bu topraklar öyle mukaddes bir toprak ki tarihimiz öyle şanlı ki zaferlerimizi, kahramanlarımızı anlatacak ne kelime bulunabilir ne de duygu.Her karışında şehit kanı olan her noktasında kahramanlık hikayeleri ile dolu olan dünyada ki Cennet olan bu mukaddes topraklarda,15 Temmuz günü bir destan yazıldı.Çanakkale ve Kurtuluş savaşı ile benzerliğine,felsefesine dikkat çekmek gerekir bu kutsal direnişin.O gün Çanakkale Şehitleri ayağa kalkmış gibiydi zira o gün Kuvay-ı Milliye,gözlerde,yüreklerdeydi.O gün Hasan Tahsin,Sütçü İmam,Ömer Halisdemir’de vücut bulmuştu.Hasan Tahsin ilk kurşunu sıkarken Vatan dedi Ömer Halisdemir ‘Vatan sağolsun’.Milletin iradesini elinden çalmak isteyenlere karşı, haberlere son dakika geçilmesinden itibaren sokağa çıkan bu coğrafyanın kutsal insanları o gece havada Zafer’in kokusunu alıyorlardı.Sokaklarda ‘Menderes’i aldınız Erdoğan’ı vermeyeceğiz’ diye haykıran insanlara şahit oldu bu gözler.Esaretten ise şerefli bir ölüm daha evlâdır bu vatan evlatlarına diyerek tankların,kurşunların önüne dikildi bu insanlar.Ne helikopterlerin,şerefsizce insanları kurşunlaması vazgeçirdi ne de savaş uçakların alçak uçuşu.Mürted’ten bombalama emri veren gafillerin,hainlerin,haçlı artıklarının torunlarının millete ne kadar yabancı olduğu ilk andan belliydi.Türk halkı G-3 karşısında nasıl duracağını bilemez diyordu darbenin ilk saatlerinden Haçlı ordusuna şerefini satmış olanlardan bir tanesi.Ona göre bu darbeyi engellemek imkansızdı.İşte bu kadar halka uzak bu kadar tarihe ve şerefe uzak bir güruh ile karşı karşıyaydı bu toprakların ,şerefli insanları 15 Temmuz gecesi.Tüm gözler tek bir kişiyi arıyordu her yerde milyonlar sokağa çıkmış onun sağlığından emin olmak istiyordu.Ve sonunda face-time ile bir televizyon programına bağlanan ülkenin Başkomutanı,halkın iradesinin,ülkeyi teslim ettiği Recep Tayyip Erdoğan halkı meydanlara,havaalanlarına davet ediyordu.Bir Direnişe çağırıyordu milleti çıkın Al bayrağa sahip çıkın ezdirmeyin bu toprakları kalleşlere.Ben de sizinle beraber olmak adına İstanbul’a geliyorum.Kaldığı oteli tespit eden hainler daha bir teslim ol uyarısı bile yapmadan direk oteli taramaya başladılar.Teslim almaya değil direk öldürmeye gitmişlerdi.Başaramadılar,Haçlı ordusunun artıkları yine başaramadı.Recep Tayyip Erdoğan o gece Türkiye’ydi.Kendisine yapılan yurt dışı teklifini en sert şekilde ret edip rotayı İstanbul’a çevirdi.Savaş uçaklarına rağmen rotasından,hedefinden şaşmayan Başkomutan zaferin ilk işaretini vermişti aslında.O gece nasıl anlatılır ki  kahramanlar,destanlar,acılar,gözyaşları nasıl kağıda dökülür ki.O gece diller,gönüller de şu hikmetli söz vardı ‘ La galibe İllallah ( Allah’tan başka galip yoktur ) ‘.Bu zaferin temel kilit noktasıydı bu insanlar, Allah’ın yolunu dava bilmiş bu uğurda canlarını feda edecek derecede hakikate bağlı,şerefli insanlardı.Ölüm onlar için sadece ölüm değil şehadetti,makamların en yücesiydi.Siz en gelişmiş silahlar ile gelseniz Ey kafirler,münafıklar siz Allah yolunda savaşanlara galip geleceğinizi mi zannediyorsunuz.
       Bu topraklar çok zalime denk geldi,bu insanlar çok münafık gördü,çok acı çekti,çok gözyaşı akıttı.Bu topraklar için toprak altına çok evladını verdi.Çok savaş gördü,işgal girişimi gördü,teröre maruz kaldı.Yalnız 15 Temmuz bunların hepsinin üstünde bir acıya maruz bıraktı bu toprakları.Halkın iradesinin tecelli ettiği Meclis kendi savaş uçakları ile bombalandı.Gölbaşında acımıza acı katıldı.Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kahramanlık destanlığı yazan Polis Özel Harekatçılarımızı,Haçlı artıkları şerefsizce bombaladılar.Demet Sezenler,Sevda Güngörler,Kübra Doğanaylar ve nicesi o gece göreve çağırdıklarında bir an bile tereddüt etmediler.Ey gafil anla bak gör bu topraklara dün 93 Harbi’nde bebesini bırakıp da cepheye koşan Nene Hatun’lar ölmedi yaşıyor.Bak ey gafil bak da anla bu toprakların anasının dilinde dönüp dolaşan bir söz vardır ‘Bebem anasız büyür de vatansız büyüyemez’  siz bu milleti yenemezsiniz,siz bu halkı ezip geçemezsiniz.Çok kahraman vardı o gece birini yazsak diğeri eksik kalacak Şehit Erol Olçok,Halil Kantarcı, tarlasını yakan Hicabi Bitik mi ya da ‘Vatan için değil bacağım gövdem feda’ olsun diyen Hüseyin Çınar mı veyahut ‘Türk’ü,bizi kimse yenemez,bize kurşun falan tesir etmez.Biz de bu iman oldukça bizi kimse yenemez ‘ diye seslenen ve aslında bu toprakların hakikati dile döken 70 yaşında ki Mustafa amcamı.Bizin kalemimiz o şerefli insanları yazacak kadar cesur değil,hakkımız değil.O şerefli insanlar bu toprakların kahramanları,namusu.Diyor ya Mustafa amca iman oldukça yenemez kimse bizi diye yenemez Mustafa Amcam yenemez.Bu topraklar ki Tevbe Suresinin 40.Ayetini ‘La Tahzen İnnallahe Meanna (  Üzülme,Allah (c.c) bizimle beraberdir) ’kendine yol bilmiş şerefli insanların topraklarıdır.Bu topaklarının kahramanlıkları bitmez.Türkiye son kaledir yıkılmaz,yıkamazlar.Filistin,Suriye,Mısır,Yemen,Doğu Türkistan,Azerbaycan,Bosna Hersek ve Balkanlar ve Kafkaslar Türk’ün bayrağını beklemektedir.Tahrir Meydanından Türkiye’ye selamlar gönderiliyorsa,Filistin’de Mescid-i Aksa ve evlere Türk Bayrağı asılıyorsa Türk beklenendir o vakit.15 Temmuz’da şerefine,namusuna,bayrağına sahip çıkan Asım’ın nesli ,bilinmelidir ki bir gün elbet sizinle buluşacaktır kardeşim.Ben sizim,siz bensiniz.Suriye’de vurulan benim ,Tahrir meydanında vurulan benim.Biz Allah’ın davasını ömrünü adamış insanlarız,Kal’u beladan kardeşiz,hakikatız.Zafer bizimdir,zafer yakındır.
   
O şerefli gün üzerine söylenecek çok sözümüz daha var kafirlere ve münafıklara söylenecek çok şeyimiz var.Bizi yenemediler kardeşim geçemediler,geçemeyecekler.Ataları geçemedi onlar da geçemeyecek.Çanakkale ruhu var oldukça İstiklal Marşı ruhu var oldukça Asım’ın nesli ayakta olacak.Bedrin aslanlarının davasını yüklenen şerefli insanlar, Zafere koşacak,koşuyor.Ey kardeşim kulak ver toprağına kulak ver tarihine sen oradasın,senin topraklarının her santimetrekaresi şehit kanı ile sulanmış,kahramanlık ile dolu.Şeref duy,hisset,yaşat,anlat.Sen beklenensin.Korkma,kardeşim korkma tek sen kalsan da korkma damarlarında dolanan kan şereflidir.İnancın hakikat,davan kutsaldır.Ceddini geçemeyenler seni de geçemeyecekler.Var ol Türkiye’m,Var ol bu Coğrafya’nın şerefli insanları.    



12 Temmuz 2016 Salı









                              SURİYELİLER GİTSİN Mİ ?                                                      

  

        Selamün Aleyküm ,

          Son günlerde ülke gündemini kasıp kavuran Suriye’li mültecilere vatandaşlık verilmesi hakkında ki gelişmeleri epeyce bir dikkatlice takip etmeye çalıştım.Siyasilerden ziyade halkın,sokağın ne dediğini takip etmek benim için daha önemli bir olaydı.

          Öncelikle fikrimi söylemek isterim ki ;Vatandaşlık gibi 80 milyona yakın insanı ilgilendiren bir meselenin bu kadar kolay bir şekilde ben yaptım olduğa getirmek son derece yanlış bir durumdur..Bu ülke salt % 52’den oluşmuyor..Siyasi görüşler farklı olsa da bu gibi kararlarda tüm kesime söz hakkı düşer..Bu işin çözümü referandum gibi duruyor..

            Vatandaşlık meselesinin İsrail ve Rusya  normalleşme süreçlerinden sonra gelmesi ve Sn.Başbakan Binali Yıldırım’ın Suriye'de artık savaşın durması gerektiği açıklamalarından sonra gelmesi beni bir hayli düşündürdü..Ben bu olayın ‘’OY’’ meselesi olmadığına eminim..Bu tamamen değişen dış politika ile ilgili alınan bir karardır..Bunu buradan söylemem bir komplo teorisi olarak gözükebilir..Bu konu hakkında söyleyeceğim husus Esed gitmeyecek ve haliyle mülteci durumunda olan Suriyeli’leri geri istemeyecektir..

          Yalnız olay son günlerde çok değişik boyutlara taşındı açıkca söylüyorum Irkçılık yapanlar bir hayli arttı..Ağır bir itham belki ama bunun başka bir adı yok..Kimi Suriyeliler neden çocuk doğuruyor diyor,kimi Suriyeli’ye su,ekmek yok diyor..ve genel tabir Suriyeliler ülkemizden gitsin..Vatandaşlık meselesine karşı çıkman senin en temel hakkındır buna kimse karışamaz..Lakin iç savaş olan bir ülkeden mülteci olmuş insanlara bunu demeye ne benim ne de bir başkasının ne hakkı var ne de yetkisi..Gördüğüm kadarıyla insanların gözünü kin bürümüş..nasıl bir anda bu duruma gelindi anlamak çok güç..Ortalığın karışması için bir kıvılcım yetecek gibi..Tabi verilen tepkinin sebeplerini incelediğimiz de devletimizin kendisine düşen görevi yerine getirmediğini görüyoruz..Bu yazıya bundan sonra maddeler haliyle bu sebeplerden bahsederek devam edelim.


1-Temel sıkıntılardan birisi dükkan açan Suriyelilerin vergi vermemesi,belediyelerden ruhsat almaması..Ve kaçak sigara satışına göz yumulması..Devlet buna nasıl müsaade eder bunun izahı yok..Eğer ki dükkan açacak seviyede ise kazancıda varsa vergi verecek..Vatandaşın asgari ücretinden bile vergi alınıyorsa çok değil bir kanun düzenlemesi ile bu meselede halledilir..ki kanun düzenlemesine de gerek yok..Dar mükellef sayılabilirler ilk aşamada..


2- Suriyeli erkeklerin sanki ülkelerinde iç savaş yokmuşcasına,mülteci değilmiş gibi hareketleri toplumda onlara karşı bir anti-pati oluşturuyor..En son Florya sahili olayı tam bir fiyasko..Oradaki insanların aslında derhal sınır dışı edilmesi gerekir..Bu zihniyetteki insanlara bu ülkede yer olmamalı..Devlet bunun için sahaya inmeli Suriyeliler ile ilgili bir dernek,STK oluşturmalı ve böyle davranılmaması gerektiğini bu insanlara iletmeli..Bu gerçekten çok sinir bozucu bir durum..


3-Devlet ,Suriyeli gençlerin ucuza çalışmasının önüne geçmeli..Bununla ilgili derhal yasal düzenlemeler olmalı..Özellikle benim yaşadığım şehirde sektör fiyatının altında çalışan Suriyeli sayısı bir hayli fazla bu durum işverenlerin elini güçlendiriyor.ve haliyle fiyatları aşağı çekiyor..Kapital sistemde işveren kazancına bakıyor kaybeden işçi oluyor..


4-Devlet son aşamada Suriyelilere bu toplumda nasıl davranması gerektiğini anlatmalı..Genel bir problem sanmıyorum ama Suriyeli gençlerin bazı hal ve hareketlerini bu toplum kaldırmamaktadır..Ensar olan bu millet bunu son derece hakkıyla yapmıştır..Lakin toplum kurallarına uyum sağlamak onların en temel görevleridir..Kavgadan,gürültüden ne olursa kaçmaları gerekir..Haklı ya da haksızlar orasını bilmek çok zor olsa da bunu yapmalar.Unutulmamalı ki Türkiye İstihbarat elemanlarının adeta cirit attığı bir memlekettir ufak bir olay büyük bir olayı tetikleyebilir..
              

                    Genel olarak temel sıkıntılar yukarıdaki  4 madde etrafında şekilleniyor..Bu konu da her kesimin bir hayli dikkatli olması gerekir..Yalnız şunu söylemeden geçmek benim için çok zor olacaktır..Suriye’de bir normal savaş yok bu insanlar savaşı bırakıp kaçmadı..Suriye’de bir iç savaş var ve kimin kimle savaştığı belli değil..Bugün A grubu ile beraber mücadele eden grup yarın o grupla karşı karşıya gelebiliyor..Suriye artık 3.Dünya savaşının bir anlamda fragmanı diyebileceğimiz noktada..Lütfen bir Suriyeliyi çevirin ve samimi bir şekilde sorun neden buraya geldiklerini..Bu durumu Kurtuluş Savaşı ile karşılaştıranlar var..Öncelikle Kurtuluş savaşı emperyalist güçlere karşı bir ülkenin birlik olup Kurtuluş mücadelesi verdiği destansı zaferdir..Düşman bellidir..O süreçte bir iç savaş yoktur..İşgal vardır..Lakin Suriye’de bir iç savaş var..kimin eli kimin cebinde belli değil..O yüzden kolay değil..İlk başta başladığı şekilde devam etseydi ÖSO görevini iyi ifa etseydi bu günlere gelinmeyecekti.Düzenli bir ordu yok kim,kiminle savaşıyor belli değil..Türkmendağı ve Suriye’de durup Hak için mücadele edenleri görünce vatandaşın bu tepkiyi vermesi de aslında pek yadırganmamalı..Türkiye’nin yapacağı düzenli bir ordu oluşturmak ve erkekleri orada kullanmaktı..Sanırım bu imkanda artık kalmadı..

  
               Arkadaşlar tepkinizi hiçbir zaman ırkçılık seviyesine taşımayın..Yok Bulgarlar sizde mülteci olarak geldiniz size ne oluyor diye saçma argümanlarla birbirinizi üzmeyin..Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu gibi kararları salt iktidar aklı ile almaz..Bunun arka planında muhakkak bir düzine olay vardır..Vatandaş olarak referandum en temel hakkınızdır..Lakin şunu düşünün her gece tepenize varil bombaları düşüyor ve bugün yanınızda olan  çocuğunuz iki saat sonra ölebiliyor kolu,bacağı kopabiliyor..Bunları düşünün her Suriyeliyi karşınıza alıp nefret duymadan önce..Savaş uçağı sesi bile ürkütücü iken bomba seslerini düşünün..Orta Doğu’da dengeler değişiyor ve bu dengelerden ne yazık ki devletimiz en az zararla çıkmaya çalışıyor..Bu vatandaşlık meselesi de bunun adımı..Ben siyasilerin bu konuyu sorumsuzca gündeme getirdiği kanaatindeyim..Özellikle Ak Parti’nin Suriye dış politikasının tam fiyasko olduğunu söylemek isterim..Bundan sonra ki süreç büyük ihtimal ile bu çıkmazdan kurtulmak için olacaktır.Her vatanını seven bireyin ülkede gerginlik oluşturacak her türlü olaydan uzak kalmasını vatani bir görev olarak görüyorum..Özellikle bu mesele Suriyeliler gitsin demeye kadar getirmek yanlış..Oyuna gelmeyin ve unutmayın Türkiye CIA,MOSSAD,BND,KGB ve İngiliz ajanlarının cirit attığı bir ülke..ve ve unutmayın ki biz ne zaman ki öfke ile kalkmışız zarar ile oturmuşuz ve arkasında ilginçtir ki genellikle bu yapılar çıkmış.. Allah ülkemizi,ümmeti,Türkmen kardeşlerimizi korusun..


Muhakkak izleyin ( https://www.youtube.com/watch?v=PllSh71UvLA )


4 Temmuz 2016 Pazartesi












                                ŞEYTANIN ORDUSU                              



                      Selamün aleyküm..Aşağıdaki fotoğrafta ki görüntü bugün Medine'de Mescid-i Nebevi'de çekildi..Dün Cidde'de,bugün Medine ve Katif'te DAEŞ bombalı saldırı yaptı..Şirk ehli gözü dönmüş bir şekilde Şeytanın ordusundaki görevini eksiksiz yerine getirmekte..Mescid-i Nebevi'nin Müslüman alemi için önemini anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum..Bugün Müslüman aleminin önemli kaynak taşı diyeceğimiz üç nokta İstanbul,Bağdat,Medine aralıklı olarak 1 hafta içinde saldırıya uğradı..Bunu İslam adına yaptığını iddia edenlerin Ramazan ayında bunları yapması bile son derece korkunç ve düşündürücü..DAEŞ'in şu istihbarat destekliyor,şu devlet destekliyor edebiyatı yapmayacağım..DAEŞ'i bizzat bu müslüman aleminin cahilliği besliyor arkadaşlar..Dinini bilmeyen,cihat oyunlarına kanan.dönen oyunu okuyamayan insanlar besliyor..Bugün biz Şii-Sünni diye bölünmüşken..daha Ramazan'ın bitiş gününde bile ortak bir karara varamamışken bu DAEŞ benim gözümde daha da güçsüz..Olayları Türkiye bazında ele almayIn bu ümmetin meselesi..Orta Doğu da büyük bir oyunun startını veren bir örgüt..Değerlerimize saldıran,kafasına göre bid'at koyan milleti tekfir eden sapıkça bir zihniyet.. ve ne yazık ki bu insanlardan içimizde de var..millet Cihat adı altında kandırılıyor..Bugün Peygamberimizin kabrini hedef alan aşağılık zihniyet yarın Mekke'yi de hedef alacaktır..Bu insanları top,tüfek ile durdurmak imkansıza yakın bir şeydir..Adamların beslendiği şey bu zaten..ABD,Rusya,Türkiye bizi vuruyor..Bunlar İslam düşmanı diyerek lojistik destek ve eleman sağlıyorlar..ki bu ABD ve türevlerinin işine geliyor..
Bugün bu husus da ben Müslüman'ım diyen her ferdin görevi Mezhepçilik fitnesinden uzak durmaktır..Ayrılıkçı fikirler yerine birlik mesajları vermektir..Bir Mezhep savaşını bu ümmet kaldıramaz..Perişan oluruz..Onun içindir ki gençlerimizin,kardeşlerimizin aklına Cihat ile çelmeye çalışanlara tepki gösterin..Bunlara sempati duyanları bu gençlerden uzaklaştırın..Gerçek şu ki onlar insan kandırmakta bir hayli ustalar..Allah bu gözü dönmüş sapık zihniyetli şeytanın ordusundan en kısa zamanda bu mübarek günler hürmetine Kahr-u perişan etsin..     

29 Haziran 2016 Çarşamba














                         YAPMAYIN ALLAH AŞKINA         


                          Bunu yazmak istemiyordum ama artık yani olmuyor..Afedersiniz ama bu ülkenin insanından bir bok olmaz..Neden mi olmaz..Bu ülkenin belki de kalbi diyeceğimiz noktaya bir terör saldırısı yapılıyor..(ki şu zamana kadar ki en büyük saldırı bence )..bakıyoruz millette hemen birbirini suçlamalar başlamış..Ak Partilisi CHP'lisine terör destekçisi diyor,CHP'lisi Ak Parti'lisine..Allah aşkına kendinize gelin bir ya bu ne saçmalıktır.Terör ulan bu insanlık suçu..Dini,dili,ırkı yok bu şerefsizliğin adamlar kansız,şerefsiz..Amaç bu ülkeyi karıştırmak amaç seni bana düşürtmek kavga ettirmek..Ya bırak ideolojini,inancını,siyasi düşünceni koy kenara ya..biz bu günde birlik olmalıyız..teröre lanet okumalıyız..Yok kimisi çıkıyor Müslümanlar böyle işte terörü destekliyor diyor..Arkadaşım ben bir Müslüman olarak diyorum ki ; Kim ki bir terör örgütüne destek veriyorsa,seviyorsa şerefsizin,kansızın,o.çocuğunun tekidir..Allah aşkına yapmayın birbirinize kinle bakmayın..Aynı geminin yolcusuyuz biz..Farklılıklarımız,zenginliğimiz..Bu sosyal medya üzerinden yazdıklarınız,kin güttükleriniz senin arkadaşların,komşuların..Bu kadar kindar olmayın be..Düşmeyin bu kansızların oyununa..Bırakın Partileri falan ya..Bakın bunun bir tık üstü iç savaş,Suriye demek..Bu ülkenin insanları bunu hak etmiyor..Bu ülkenin her bir ferdi çok değerli,kıymayın efendiler bu canlara..Böldürmeyin bizi,benliğimizi..Ben komşuma,arkadaşıma düşman olmak istemiyorum..Kendinize gelin..Biz bir olunca güçlüyüz,yıkamazlar..Kardeşlik türküleri lazım bize..Teröre lanet olsun...